Total War Attila İncelemesi


Total War Attila konusunda ilk bahsetmem gereken, oyunun mükemmel atmosferi olacaktır. Giriş ekranında arkada taarruza geçen süvariler, sizi oyuna bağlayan müzikler (müzik başladığında aklınız hemen ünlü Sibirya halk türküsü videosuna gidiyor uyarmadı demeyin) ve giriş ekranındaki kısa videolar... Total War Attila, daha oyunun ilk dakikalarından itibaren oyuncuya kendini sevdirmeyi başarıyor.





Sefer (Campaign) bölümünde seçebileceğimiz kültürler, beş ana başlık altında toplanmış.

  1. Barbar Krallıkları'nda Frenkler ve Saksonlar,
  2. Büyük Göçmenler'de Ostrogotlar, Alanlar, Vandallar ve Vizigotlar,
  3. Göçebe Kabileler'de Hunlar,
  4. Roma İmparatorlukları'nda, Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu
  5. Son olarak ise Doğulu İmparatorluklar'da Sasani İmparatorluğu bulunuyor.



İlk bakışta biraz az gelen bu listeye, Culture Pack - Viking Forefathers DLC'si ile birlikte Danlar, Geatlar ve Jütiler de eklenecek. Fakat biz şimdilik orijinal oyuna dönelim.


Total War serisindeki bir oyuna başlarken, her zaman az sayıda şehre sahip olan devletle başlamayı severim. Roma gibi büyük imparatorlukları seçerek çok sayıda şehrin daha oyunun başında kontrolüm altında olması nedense beni her zaman geriyor. Bu yüzden Attila macerama Ostrogotlar ile başladım.


Diğer oyunlara göre daha güzel tasarlanmış bir giriş videosundan sonra, tanıdık sefer haritası karşıma çıktı. Arap topraklarından İskandinavya'ya, Hazar Denizi'nin doğusundan İspanya'ya uzanan geniş bir haritada buldum kendimi. Hem haritanın kendisi, hem de şehirlerin görüntüleri oldukça detaylı hazırlanmış. Savaş başlatmadan önce ilk işim ulus sekmesini incelemek oldu. Attila ile birlikte Rome II'de eksik olan pek çok şey geri gelmiş, hatta önceki oyunlara göre daha da detaylı işlenmiş.




Ulus sekmesindeki Aile Ağacı hemen dikkatimi çekti. Oldukça kullanıcı dostu bir şekilde hazırlanmış bu sekmede tüm aile üyelerini, veya kan bağınız olmayan soyluları ve adayları görebiliyorsunuz. Burada şöyle bir sürpriz de var, aile ağacında sizin kontrolünüzde olmayan bir şekilde gayrimeşru çocuklar da oluyor. Yani ailenizdeki bireyler, seferlerde veya şehirlerde sağa sola kaçarak evlilik dışı çocuk sahibi oluyor, bu da bir şekilde size sorun çıkarabiliyor. E koskoca imparatorluk sonuçta, haber çabuk yayılıyor!


Total War Attila'da, ailenizdeki isimler hakkında da birçok opsiyona sahipsiniz. Size sürekli sorun çıkaran birine suikast düzenleyebilir, uygun bir eş arayarak evlendirebilir veya onları boşayabilirsiniz. Veya size olan sadakatini sorgulamaya başladığınız bir akrabanız ile ilişkilerinizi güçlendirmeyi deneyebilirsiniz. Tabii bunun sonucu mutlaka olumlu olacak diye bir şey yok, yaptığınız görüşmeden sonra bu akrabanızın size olan sadakati daha da kötüye gidebilir. Aynı zamanda bu bölümden valiler atayabilir, komutanlarınızı hakim, yüksek hakim, kabile reisi gibi mevki sahibi yapabilirsiniz. Bunların dışında, karakterleri (valileri, komutanları) de özelleştirebilirsiniz.




Bu pencerede karakterlerinizin otoritesini, kurnazlığını (stratejik özellikleri), azmini ve bunların seviyesini görebilirsiniz. Aynı zamanda sahip olduğu özellikler de burada mevcut. Fakat asıl yenilik, her karakterin sahip olduğu yetenek ağacında. Bir karakter belirli şeyleri başardıktan sonra (örneğin bir savaştan galip çıkmak gibi) yetenek puanları kazanıyor. Siz de bu yetenek puanlarını, o karakteri nerede kullanmak istediğinize göre şekillendirmek için dağıtabiliyorsunuz. Örneğin vali yaptığınız bir karaktere inşaat maliyetini düşürme ve otorite arttırma gibi yetenekler seçerken, savaşlarda ordunuzun komutanlığını yapan başka bir karaktere de piyade birimlerinin savunmasını arttıran yetenekler seçebilirsiniz. Kişiselleştirme bu noktada oldukça detaylı olmuş.

Ulus sekmesinde ayrıca imparatorluğunuzun özetini görebilir, istatistiklere göz atabilirsiniz. Hatta baktınız sahip olduğunuz topraklarda gidişat değişiyor, din değişikliği yapabilirsiniz. Attila'da din konusunda oldukça fazla seçenek bulunuyor: Katolik, Ortadoks ve Aryan Hristiyanlığı, Zerdüştlük, Greko-Romen Putperestliği ve Maniheizm gibi bir çok din mevcut.




Diplomasi ekranında ise yine ticari anlaşmalar yapabiliyor, savaş ilan edip ittifaklar oluşturabiliyoruz. Hediye verirken paranın miktarını da artık ayarlayabiliyoruz. Veya başka bir ulus ile ilişkilerimizi güçlendirmek adına gelin verip alabiliyoruz. Böylece aile ağacımız da diğer bir ulus ile yapılan evlilik ve bu evlilikten doğan çocuğa göre şekilleniyor. Aynı zamanda teklif götürdüğünüz ulusun özelliklerini de görebiliyorsunuz. Örneğin ben yukarıda görebileceğiniz gibi Bastarnalılar ile yaptığım görüşmede, ortak bir düşmana saldırmayı teklif edecekken, Bastarnalıların "savunmacı" olduğunu fark ettim. Fare ile özelliklerin üstüne geldiğimde ise bu ulusun toprak elde etmekten çok, sahip olduğu toprakları korumak istediğini öğrendim. Dolayısı ile bu noktadan sonra "abi gel de şuraya saldıralım" teklifi ile karşılarına çıkmak anlamsız olacaktı, ben de iyi günler dileyip uzaklaştım. Fakat diplomasi, hala seride sıkıntılı noktalardan biri. Sunduğunuz teklif, teklifi götürdüğünüz devletin işine gelen şeyler dahi olsa, anlaşılmayan sebeplere teklifiniz reddedilebiliyor. Dolayısı ile tam anlamıyla sağlıklı diplomatik ilişkiler kurmak hala zor.




Attila'da bina seçenekleri de oldukça fazla. Kendi ulusumuza özel sağlık, besin ve askeri bina seçenekleri ile birlikte, ele geçirdiğimiz şehirlerdeki uluslara özel binalar da bulunuyor. Tabii bu noktada eğer bu binalar sizin kültürünüz ile uyumlu değilse ortaya bir takım sorunlar çıkabiliyor ve bu binalardan tam anlamıyla verim alamıyorsunuz. Bu binaları, kendi kültürünüze ait olanlarına dönüştürmeniz gerekmekte. Aynı zamanda teknoloji bölümünde de fazlaca opsiyon bulunuyor. Askeriye ve Kentsel olarak ikiye ayrılmış bölümde, askeri birimlerinizin özelliklerini geliştirebilir, yeni birimler yetiştirmeyi öğrenebilir veya daha fazla kaynak elde etmenizi sağlayan binaları etkinleştirebilirsiniz.


Sefer haritasının en önemli noktalarından biri de şüphesiz Hunlar. Oyunun en başından beri haritada olan Hunlar, yok olmadıkları sürece önlerine çıkan devletlere saldırmaya devam ediyor. MS 395'te başlayan oyunda Attila henüz ortalarda yok. Hunların başında Uldin var ve Attila daha sonradan ortaya çıkıyor. Attila ile birlikte daha da güçlenen Hunlar, büyük bir sorun haline geliyor. Fakat burada tarihi yine sizin yazacağınızı da hatırlatmakta fayda var.
Yeterince güçlüyseniz (ki oyunun başlarında böyle bir güce ulaşmanız birazcık zor) Hunları tamamen ortadan kaldırabilir, Attila'yı savaşta öldürebilirsiniz. Bu güce ulaşana kadar, topraklarınızı elinizde tutmak için zorlu savaşlar vermeniz gerekiyor.


Baktınız ki Hunlar bastıra bastıra geliyor, pılınızı pırtınızı toplayıp kaçabiliyorsunuz. Kendi şehrinizi Hunlara yar etmemek için yıkabilir ve geride harabe bir şehir bırakabilirsiniz. Yıkılmış şehirleri tekrar yaşanabilir hale getirmek o kadar da kolay değil. Yüklü miktarda para ve insan gücü gerektiriyor.


Kuşatmalarda ise sonunda bir değişikliğe gidilmiş ve kuşatmanın süresine bağlı olarak, şehirlerin savunmalarının zarar görmesi sağlanmış. Merdiven ve koç başı gibi kuşatma silahlarını yaptıktan sonra kuşatmaya devam etmenin tek getirisi, belirli bir süre sonra şehrin açlıktan isyana kalkışacak olmasıydı. Fakat zaten hem yapay zeka hem de oyuncular, bu raddeye gelmeden önce dışarı çıkarak kuşatan tarafa saldırıyordu. Attila'da ise kaç tur kuşatma yaptığınıza bağlı olarak, savaş ekranında surların zarar gördüğünü; hatta bazılarının yıkıldığını bile görebilirsiniz. Dolayısı ile kuşatma yaparken biraz beklemenin önem kazanması ile birlikte, "nasıl olsa saldıracaklar, ben bekleyip savunma yapayım" düşüncesi de maalesef artık bir işe yaramıyor.




Total War Attila'da, Hunlar ile oynarken bir değişiklik fark edeceksiniz. Şehirleri ele geçiremiyorsunuz! Evet doğru duydunuz, bir Total War oyununda kuşatmadan sonra o şehri ele geçiremiyor, sadece yağmalayabiliyorsunuz. Aslında göçebe bir ulusu seçtiğinizde yerleşik hayata geçememeniz çok da mantıksız değilken, bu yeni mekaniğe alışmak biraz zaman alabiliyor. Hatta ilk başlarda acaba bir şeyleri yanlış mı yapıyorum diye düşünmedim desem yalan olur.

Peki asker nasıl yetiştireceğiz derseniz, bu noktada göçebe hayatın getirilerinden biri olan obalar ve kamplar çıkıyor karşımıza. Sefer haritasında ordularınız her an savaşa hazır, her an bir şehri kuşatır vaziyette olmayacak elbette. Bir bölgeye deyim yerindeyse çökerek kampınızı kurabilir, asker yetiştirmeye ve kısa süreli hayvancılık ile uğraşarak besin elde etmeye başlayabilirsiniz. Tabii bu özel mekanik nedeni ile daha önceden bahsettiğim karakter yetenekleri ve teknoloji sekmesi de Hunlara özel içeriğe sahip.


Otomatik savaşlara da yeni özellikler getirilmiş. Bir şehir için veya başka bir ordu ile savaşırken, ordunuzun nasıl bir strateji ile savaşması gerektiğini de seçebiliyorsunuz. Yani artık otomatik savaşlar tamamen yapay zekanın kontrolünde değil. Agresif, savunmacı veya dengeli seçeneklerinden birini seçerek, ordunuzun hangi strateji ile savaşmasını istediğinizi seçebiliyor ve sonuca katkıda bulunabiliyorsunuz. Tabii savaşları kendiniz oynamayı seçerseniz, yenme ihtimaliniz hala daha yüksek.



Gelelim savaş ekranına. Total War'ı Total War yapan noktalardan birisi de, elbette uzun süreli epik savaşların döndüğü savaş ekranı. Öncelikle benim en çok hoşuma giden şey, birim kartlarının birimlerin görünüşleri ile tasarlanmış olması. Rome II'de değişikliğe gidilmiş ve birim kartları oyunun temasına uygun çizimler şeklinde tasarlanmıştı. Açıkçası bu değişim çok da hoşuma gitmemişti. Total War Attila'da birim simgelerinde orijinal tasarım kullanılmış. Ayrıca birimlerin türüne göre sahip oldukları ufak simgeler de oldukça hoş olmuş. Okçu birimlerde yay simgesi kullanılmışken, süvarilerde at simgesi ile birlikte menzilli veya yakın dövüş silahı simgesi de bulunuyor. Böylece birimleri birbirinden kolayca ayırt edebiliyorsunuz.
Savaş mekanikleri ve savaş ekranı ara biriminde çok fazla bir değişiklik yapılmamış. Birim kontrolleri ve arayüz, Total War serisinin önceki üyelerinden alışık olduğumuz şekilde. Fakat yukarıda bahsettiğim gibi, kuşatmanın süresine bağlı olarak, savaş ekranına geçtiğinizde bazı surların hasar almış veya yıkılmış olduğunu görebiliyorsunuz. Tabii bu noktada savaşın seyri değişiyor. Aynı zamanda şehirlerde vatandaşları günlük yaşamına devam ederken de görebiliyorsunuz. Bir kuşatma esnasında tarlasında çalışan işçiler, savaşın gidişatına göre kaçışmaya başlayıp binalara sığınabiliyor. Deniz savaşlarında ise Rome II'ye göre iyileştirmeler mevcut, düşman gemisine askerlerim ile çıkarma yaparken insanı gıcık eden 'bug'lar ile karşılaşmadım. Fakat İskandinav ülkelerin gemileri ve birimleri pek de beklediğim gibi olmamış. Sanırım oyunun ilk açıklanan eklenti paketi kuzey ülkelerine odaklanacağı için bu noktaya pek özenilmemiş.

Karar

Total War Attila, kesinlikle beklentilerimi karşılayan bir oyun olmuş diyebilirim. Her karaktere özel yetenek ve aile ağacı ile birlikte devlet yönetimi oldukça detaylı tasarlanmış. Bir yandan kuzeyden gelen soğuk, bir yandan da Hunların baskısı derken, oyuncunun kendisini baskı altında hissetmesi sağlanmış. Attila ve Hunların konu alındığı bir oyunda kendini sürekli tehlikede hissetmek, kesinlikle seriye farklı bir hava katan etmenlerden. Hunlar ile oynarken kuşattığınız şehirlere yerleşememek başlarda garip gelse de, göçebe yaşayan bir millet için yerinde bir mekanik olmuş. Diğer bir noktada kuzey ülkeleri, oyunun diğer devletleri arasında (özellikle de deniz savaşları konusunda) oldukça sönük kalmış. Sanırım firma, kuzey ülkelerine odaklanan eklenti paketi (Viking Forefathers) yüzünden böyle bir karar almış. Fakat sonuç olarak Total War Attila, başlı başına oldukça dolu, detaylı ve seriye yeni mekanikler katan, uzun süre oynanabilir bir oyun olmuş.

IGN