Einstein'ı nasıl bilirdiniz?

Fred Jerome'un kitabı Einstein Dosyası, FBI'ın ünlü fizikçi hakkında tuttuğu gizli dosya.

Einstein'ı iyi bilirdik: Dünyanın bilinen en zeki adamıydı. Uzun beyaz saçlarıyla, yaz-kış çorapsız ayaklarıyla, dilini kocaman çıkarıp dünyaya nanik yaptığı fotoğrafıyla uçuk kaçık, dalgın bilim adamı tipinin sembolüydü. Beyni biz sıradan insanlardan çok farklı çalışıyordu. Dertleri de bizimkilerden farklı olsa gerekti. Hakikaten öyle miydi?

Albert Einstein için yeni, yepyeni şeyler söylemek pek mümkün olmasa gerek. Ünlü bilim adamı hakkında bugüne kadar iki yüzden fazla biyografi yazıldı. Yeni Başlayanlar İçin Einstein türü resimli, karikatürlü kitaplar da cabası. Yalnızca aşk hayatına ilişkin detaylar değil, mesela neden yaz-kış çorapsız dolaştığı da uzun uzun anlatılıyor bu kitaplarda. Einstein'ın ayak baş parmakları kalkıkmış, bir süre sonra çorapları burunlarından delinirmiş. Bir süre sonra vazgeçmiş çorap giymekten. Meraklısına böyle ilginç hikayelerden daha çok var.

FBI'daki dosya

Einstein'ın, aşk hayatının aksine bilinmeyen -ya da çok az bilinen diyelim- politik yanını anlatan bir kitap, Amerika'da geçtiğimiz haftalarda yayımlandı: The Einstein File/Einstein Dosyası. Kimin dosyası derseniz hemen söyleyelim. FBI'ın (Federal Soruşturma Bürosu) ünlü fizikçi hakkında tuttuğu 1800 sayfalık gizli dosya. Kitabın yazarı Fred Jerome, 1983 yılında yalnızca bir kısmı yayımlanan dosyanın tamamını, ilk defa bu kitapta yayımladı.

1933'te Hitler Almanyası'ndan kaçıp ABD'ye göç edişinden 1955 yılındaki ölümüne kadar FBI tarafından nasıl adım adım izlendiğini; mektuplarının açılıp telefonlarının dinlendiğini, atom bombasının yapımından güvenlik sebebiyle nasıl men edildiğini, hatta 'sakıncalı bir solcu' olduğu için sınırdışı edilmek istendiğini uzun uzun anlatıyor Jerome.

Einstein öldüğünde, dönemin ABD Başkanı Eisenhower bir konuşma yapar ve "Amerika, Einstein'a bilgiyi ve gerçeği arama konusundaki çalışmalarında özgür ortamı sağlamış olmaktan gurur duyuyor," der. Jerome da diyor ki, "Eisenhower'ın konuşmasını yazan kişinin, onun 'ne kadar tehlikeli bir insan' olduğunu anlatan FBI dosyasından haberi yoktu galiba."

Jerome'un kitabında başrolü Einstein'la paylaşan bir kişi daha var. FBI ajanı J. Edgar Hoover. Amerikan politik tarihini tanıyanlar onun adını iyi biliyor. Birçok başkanla çalışmış, herkesin kirli çamaşırlarını bildiği için uzun süre görevde kalabildiği söylenen, yeraltı dünyası ile fazlasıyla sıkı fıkı olan bir gizli örgüt çalışanı olarak hatırlanıyor. Einstein'ın kabarık dosyasının mimarı da Hoover'dan başkası değil.

"Einstein'in Amerika ile ilgili en sevmediği şey ırkçılıktı," diyor Fred Jerome kitabında:

"Bu konuda cesur açıklamaları her zaman gazetelerin manşetlerinde yer aldı. Eşitlik ve adalet konusunda çok hassastı. Göçmenlerin, azınlıkların, McCarty döneminde baskılara maruz kalan sosyalistlerin, komünistlerin haklarını korkusuzca savundu. Çok önemli bir bilim adamı olduğu için kamuoyu yaratma konusunda da çok başarılıydı. Ününü bu şekilde kullanmaktan son derece memnundu."

FBI'dan Hoover'ın bu yüzden bilim adamına karşı açıkça cephe alamadığını, bir açığını yakalamak, Sovyet ajanı olduğunu kanıtlamak için 23 yıl boyunca Einstein'ı gizli gizli izlediğini ekliyor yazar.

Fred Jerome, Einstein'ın ölümünden sonra efsaneleştirildiğini, insanüstü biri gibi gösterildiğini düşünüyor: "Yaşarken Einstein'ı susturamadılar. Ama öldükten sonra bir azize çevirerek ehlileştirdiler.
'Tehlikeli' görüşleri tırpanlamanın, unutturmanın en iyi yolu, 'kabul edilebilir' politik taraflarını öne çıkartmaktır. Oysa Einstein toplumdaki adaletsizliğe karşı çıkış biçimiyle ayakları son derece yere basan, gününün sorunlarına sahip çıkan bir bilim adamıydı."

Bu kitapta dile getirilenler, yalnızca Einstein'ın kahve fincanlarından dil çıkaran fotoğrafına başka türlü bakmamıza değil, 'şöhretli insanların sosyal sorumluluğu' gibi demode bulunan bir konuda tekrar düşünmemize de araç olur belki. Kitapla ilgili daha ayrıntılı bilgi için The Einstein File sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Fred Jerome: "Einstein'ın sosyalist kimliğini vurgulamak istedim"

Kitabınız Einstein'dan yola çıkarak Amerika'daki ırkçılığı tartışmak için iyi bir fırsat olabilirmiş. Ancak siz 11 Eylül olayları ve sonrasında yaşanan gelişmelerden önce yazdınız bu kitabı. Bu konuda bir şey söylemek ister misiniz?


Kafamdaki bir başka kitap projesi de Einstein ve Irkçılık. Çünkü bu kitaba sığmayan o kadar çok şey var ki bu konuda. Einstein'ın belki de en duyarlı olduğu konu ırkçılıktı. Bunu ayrı bir kitap olarak düşünüyorum. En azından ikinci baskıya güncel gelişmelere de değinen bir bölüm eklemek istiyorum.

Einstein'ı sosyalist olarak tanımlıyorsunuz. Muhalif demek daha doğru değil mi? Çünkü kitabın bir yerinde "Grubunuzda olmasını istemeyeceğiniz cinsten bir adamdı," sözü geçiyor.

Aslında haklısınız ama bu ülkede Einstein'ı sosyalist ya da sosyalistleri destekleyen biri olarak tanımlamak önemli. Çünkü sosyalizm, komünizm hep 'pis' bir şey olarak algılandı, anlatıldı Amerika'da. Einstein 1949'da, sola karşı bir düşmanlığın yükselmeye başladığı dönemde, kendini sosyalist olarak tanımladı ve bunu deklare eden bir yazı yazdı. Aslında politik aktivitelerinin çoğunluğunu sosyalizm oluşturmuyordu. Ama yukarıda söylediğim nedenden dolayı onun sosyalist kimliğini özellikle vurgulamak istedim. Onun politik kimliğini en iyi tanımlayan kavramlar, Fransız devriminin ilkeleri olan eşitlik, özgürlük, kardeşliktir. Zaten sosyalizmi savunmaktan çok kapitalizmin eleştirisini yapmaktı niyeti.

Neden bu kadar ihmal edilmiş Einstein'in politik kimliği? İki yüzden fazla biyografi yazarı nasıl oldu da değinmedi bu konulara?

Einstein'in o muhalif yanını daha çok kurallara uymayan, asi yaramaz bir çocuk gibi gösteriyorlar. 200'den fazla biyografi içinde 3-4 tanesi var politik yönüne değinen. İlk kez ben söylüyorum demiyorum ama bir şekilde insanlara ulaşmadı Einstein'ın bu yönü. Einstein'ın politik yönüne değinen ikinci ve tek kitap da (Einstein on Peace) 1960'ta yayımlanmıştı. Neden yazılmadığına gelince... Birkaç yıl önce Einstein'la ilgili bir toplantıya katılmıştım. Orada sohbet ettiğim biri kulağıma "Einstein solcuydu," diye fısıldadı. Ben de "Peki bunu neden fısıldıyorsunuz?" diye sordum. İnsanlar hâlâ yüksek sesle konuşmak istemiyorlar böyle şeyleri. Bu da McCarty, Hoover gibi insanların solcu, sosyalist, komünist olmayı 'pis' bir iş gibi göstermedeki başarılarından kaynaklanıyor. Dünyanın en zeki adamı, komünist olmanın aslında o kadar da kötü bir şey olmadığını, sosyalizmin iyi bir şey olduğunu, ırkçılığın berbat bir şey olduğunu söylüyor. Şimdi ya onun dünyanın en zeki adamı olmadığını iddia etmek lazım, ki bunu yapamazlar, ya da bu söylediklerini biraz hasıraltı etmek lazım.

"Yeni bir alternatif mutlaka olacak"

Artık komünist bir devlet yok dünya üzerinde.
Dolayısıyla komünizm tehlikesi de. Soğuk savaş yıllarından bugüne en azından komünizm konusunda çok şey değişmedi mi?


İyi bir soru. Ama ben de size şunu söyleyeyim. Komünizm korkusu ve kızgınlığı aslında o kadar yerleşik ve kökleşmiştir ki bu ülkede, yarın bir gün bambaşka bir şeye komünist demeleri, onun düşman olarak bellenmesine yeter de artar bile. FBI daha yeni açıkladı, artık o kadar özenli olunmayacak insanların özel hayatlarına karşı. Çünkü teröre karşı mücadele veriyorlar. Bazı insanlar bu durumdan rahatsız oluyorlar ama söylemeye de çekiniyorlar. Bir de ben şöyle büyüdüm: Sınıfta hoca bir el çırpardı, biz 8-10 yaşlarındaki çocuklar masaların altına girerdik. Olası bir Rus saldırısına karşı bir tatbikattı bu. Şimdi de benzer korkularımız var. Zenginlerin daha çok zenginleştiği, yoksulların daha çok yoksullaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Bir alternatif olacak mutlaka. Artık adı komünizm mi olur, bu sistemden daha adil mi yoksa daha acımasız mı olur? Orasını bilemiyorum.

Einstein'ın siyonizmi savunması da sosyalist kimliği ile hiç bağdaşmıyor.

Kendini siyonist olarak tanımladığı bir dönem oldu ama bazı ilkelere karşıydı başından beri. Ortadoğu'da yeni bir devletin kurulmasını destekledi ama bunun İsviçre gibi bir devlet olmasını istiyordu. Arapların ve Yahudilerin, Hıristiyanların birlikte yönettiği bir ülke. Yahudilerin kültürel bir vatanları olsun istiyordu. Zira Yahudiler çok itilip kakıldılar tarihte.
İsrail kurulduktan sonra destekledi ama Araplara eşit davranılmasını da istiyordu. Onu da "Hem milliyetçi değilsin hem de İsrail'i savunuyorsun," diye eleştirenler oldu. O da Yahudilerin çok ezilmiş olduklarını söyledi. Tam bir cevap değil tabii. 1953'te Einstein'a İsrail Cumhurbaşkanlığı teklif edildi. Kabul etmedi. "İsrail'in istemediği şeyler söylerim," demiş. Aslında teklif eden başbakan da, "İyi ki kabul etmedi, etse ne yapardık kimbilir," demiş.

Kaynak: Radikal-çevrimiçi / Cumartesi / Einstein'ı nasıl bilirdiniz?