Bir nefret eylemi olarak ünlülerin sosyal medya hesaplarının çalınması...


Görsel: Ilya Pavlov

Ünlülerin hayatları bizi en çok ilgilendiren konulardan bir tanesi. Onlara bu kadar ilgi göstermemizin temelinde de onların yaptıkları eylemlerin bizim yaptıklarımıza kıyasla ‘daha iyi’ olduğu inancı -aslında- yanılsaması. Onlar ‘daha’ güzel, moda anlayışları ‘daha’ iyi, ‘daha iyi’ yemek yapıyor veya ilişkilerini ‘daha iyi’ yönetebiliyorlar… Biz ise bu bilgiyi iletişim kanalları aracılığıyla alıyoruz. İşte o nedenle de bu iletişim kanallarında ünlüler hala en çok rağbet gören konulardan bir tanesi.

Teknolojinin ilerlemesi ile iletişim araçlarının çeşitlenmesi sağlandı. Ve bu da ünlülerin mahrem alanlarına daha çok giriş yapmamıza olanak tanıdı. Bu mahrem alanın içerisinde giydiği kıyafetten, temsil ettiği düşünce sistemine kadar pek çok bileşen var. Artık sadece magazin basını veya haftasonu haberlerinde değiller. 7/24 erişebilir bir uzaklıkta duruyorlar. Ünlüler artık sadece bir ‘medium’ aracılığıyla bizlere ulaşmıyor, bizzat kendileri, kendileri hakkındaki bilgiyi veriyor. Onlar daha çok verdikçe biz daha çok alıyoruz.

Onlar vermeye devam ettikçe de biz daha çoğunu talep ettik. Sosyal medya sayesinde ünlülerin mahrem alanlarına daha çok girmemiz sonucu onların ‘daha iyi’ olduğu gerçeği ile daha sık yüz yüze gelmeye başladık. Sonunda kendi mutsuzluğumuzun kaynağının onlar olduğu yanılsamasına daha çok kapıldık. Kimi ünlü aslında bu tek yönlü iletişimin sanal olduğunu fak etti ve kişisel meselelerini gizlemeyi tercih etti. Ama bu durum bile onların bizler gibi sıradan insanların hedefleri olmamasını sağlayamadı.

Sosyal medya hesapları, mahrem alanlarına daha da hakim olmak isteyen ‘sıradan’ insanlar tarafından ‘hack’lendi. Başka bir deyişle, mahremiyetleri ele geçirildi.

Öncelikle, hack’lenmek eyleminin neden bir nefret eylemi olarak değerlendirilmesi gerektiğini açıklayalım. Size ait bir arabanın çalındığını düşünelim. Bu araba çalınmış ve şehrin en işlek caddesinde yanmış bir halde terk edilmiş olsun. Artık bu eylem sıradan bir hırsızlık eyleminden çok bir nefret duygusu sonucu sizinle kişisel bir meselesi olan birinin eylemine dönüşür.

İşte ünlülerin hesaplarını hack’leyen kişilerin yaptığı şey de tam da budur. Onların hesaplarından saçma sapan şeyler yayınlayarak hesabı sanki şehrin en işlek caddesinde yanmaya bırakmış gibi bir hava estirmeye çalışırlar. Hatta kimi zaman bununla da yetinmezler ve çeşitli politik veya sosyolojik mesajlar vermeye çalışırlar.

Lana Del Rey’in Twitter hesabı çalındığında şu şekilde tweetler atılmıştı.



Hacker’lar bu eylemleri ne için yapıyorlar peki?

İşte burada iki bileşen karşımıza çıkıyor.

1- Nefret

Sıradan insanlar, aslında ünlülerden farkında olmadan nefret ederler. Onların yaratılmış mutluluklarını gerçek sandıkları için, onların her şeyi ‘daha iyi’ yaptıkları algısından dolayı nefret ederler. Oysa ünlülerin zaten ve en başta eylemlerinde ‘daha iyi’ oldukları için ünlü olduğu gerçeğini görmezler. Bu da ünlülük kavramının derin döngüsüdür işte. Eğer sıradan insanlar bunun bir yanılsama olduğunu anlarlarsa dönemimizdeki ünlülerin aslında ne kadar da değerli olduklarını tartışmaya başlarlar. Bu tartışmanın sonucunda da onların etrafındaki büyüyü kaldırmaya başlarlar.

Bu durum modern dünya düzeninde istenen bir sonuç değildir ne yazık ki. Herkesin bir gün ünlü olabileceği inancıyla uyuşturulan düzenin bozulmasını hiç kimse istemez.

İşte hacker’lar bu nefretin bir simgesi oluyorlar eylemleriyle…

Bir kimsenin hesabını veya özel bilgilerini çalmanın savunulacak bir tarafı olamaz şüphesiz ancak bu kadar çok hesap çalınma eylemini de basitçe ünlülerin hayatına duyulan ‘haset’ olarak açıklayamayız. Aynı zamanda bu nefret eylemini masum bir karşı duruş olarak açıklarsak da meselenin özünden kopmuş oluruz.

Başka sebepler de olaya dahil olmuş olmalı.

2- Nefretin Dijitalleşmesi

Hackerların ünlülerin hesaplarını ele geçirme isteklerinin bir diğer nedeni ise nefretin giderek dijitalleşmesi olduğuna inanıyorum.

Yani sıradan insanların bir kişiden sadece ünlü olduğu için nefret etmekle kalmıyor, aynı zamanda onun temsil ettiği düşünce sisteminden de nefret ediyor. Özellikle Türkiye’de Mehmet Ali Alabora’nın, Levent Üzümcü’nün veya Sıla’nın maruz kaldığı dijital nefreti göz önüne alalım. Khloe Kardashian’ın hesabının hacklenme amacı ile, Mehmet Ali Alabora’nın hesabının hacklenmesi aynı değildir. Ünlülerin mahrem alanına saldıran hackerlar, saldırının sanal olmasından dolayı bu kadar rahat hareket ediyorlar aslında. Bir yandan da o kişilerin nasılsa ünlü oldukları için mahremiyetlerinden vazgeçmiş oldukların varsayımına dayanıyorlar. Bu gibi nefret eylemlerine maruz kalmaları doğal çünkü onlar kendilerini topluma mal ederek buna rıza gösterdiler düşüncesine sahipler.

Benim gözümde birinin sosyal medya hesabının ele geçirilmesi ile arabasının çalınması arasında veya kapkaca uğraması arasında bir fark yok. Ve eğer -sanal olsun fiziki olsun fark etmez- bu eylemler temsil edilen bir düşünce sistemine yönelik ise nefret eylemi olarak adlandırılmalıdır.

“Üyelerinin çok büyük bir kısmının muntazaman hor görüldüğü bir toplumda hem şiddetli şöhret arzuları ortaya çıkacak hem de şöhreti elde etmiş kişilere yöneltilen iğneleyici, kindar ve şizofrence saldırılar patlak verecektir” Alain de Botton — Haberler s. 185

Özellikle Türkiye gibi farklı seslere, yeni düşüncelere karşı toleransımızın az olduğu ülkelerde bu gibi nefret eylemlerinin fazlalılığı şaşırtmıyor. Aslında amaç bu düşünceleri susturmak değil, onlara bir ders vermek. “Canımı sıkma, eğer benim gibi düşünmezsen en özeline bile girerim” diyorlar.

Hacker’lığın amacı düşünce sistemine değil de, sadece ünlünün kendisine ise bu durumda da onun hesabını ele geçirerek “Bak ünlü falan da olsan, sen de benim gibi sıradan biri gibi özel mesaj gönderiyorsun, üzülüyorsun, kızıyorsun yani aslında sende sıradansın işte” demek. Bu sayede biraz olsun içini rahatlatmak…

Kral Baykuş - Medium