Everest... Dünyanın en ulu dağı. 8850 metre yükseklikten dünyaya gurur ve haşmetle bakan zirvesi, insanoğlunu hep çekmiş. Onun tepesine tırmanmayı, doğasındaki o onulmaz öge yüzünden hep istemiş: dünya yüzünde yapılamaz gözüken ne varsa yapmayı, fethedilemez gözüken ne varsa fethetmeyi bir tutku haline getiren o inadı, cesareti ve iradesi nedeniyle...




EVEREST X X X X
Yönetim: Baltasar Kormakur
Senaryo: William Nicholson, Simon Beaufoy
Görüntü: Salvatore Totino
Müzik: Dario Marianelli
Oyuncular: Jason Clarke, Thomas M. Wright, Martin Henderson, Josh Brolin, Sam Wortinghton, Jake Gyllenhaal, Emily Watson, Keira Knightley, Robin Wright, John Hawkes, Naoko Mori, Michael Kelly, Elizabeth Debicki, Vanessa Kirby/ ABD-İzlanda yapımı

İzlanda'nın büyük ustası Baltasar Kormakur, son Venedik festivalinin açılış filmi olan (ama yarışma dışı gösterilen) bu son filmiyle, önceki filmlerinin başarısını bütünlüyor: 101 Reykjavik, İnhale- Nefes Nefese, Contraband- Son Vurgun, Two Guns- Zorlu İkili.

Yönetmen bizlere gerçek bir Everest öyküsü anlatıyor. Sanki belgesel tadında, ama aslında zengin bir kadronun oynadığı dramatik bir filmle... Önce Everest'in ve onu fethetme tutkusunun kısa bir tarihçesi. Sonra, son yarım yüzyılda başlayan profesyonel çabalar: yani dağa tırmanma uzmanlarının rehberliği altında, küçük grupların kimi zaman çok büyük paralar ödeyerek yaşadığı bir büyük macera.

Ve filmimiz buradan yola çıkıp, 1996 yılı Mayıs ayında yaşanmış ünlü bir tırmanışı öykülüyor: üzerine kitaplar yazılmış.... İki ayrı grup, aralarında dostlukla rekabetin getirdiği kıskançlığın birbirine karıştığı garip ve çelişkili duygular içinde, tırmanışa başlıyorlar.

Bunlardan özellikle bir avuç kahramanı daha iyi tanıyoruz: kimilerinin özel hayatları, evlerinde merak ve kaygıyla bekleyen kadınlarını....Zaten bu serüvene karışan kadınlar da var, ama sadece biri, daha önce de altı zirve fethetmiş bir Japon kadını en tepeye kadar tırmanıyor. Öbürleri biraz daha aşağıda olan bir kampta kalıp teması koruyor.

Ve macera başlıyor. Giderek sertleşen doğa koşulları, aynı ölçüde bozulan havayla birleşince, serüven yavaş yavaş bir ölüm-kalım savaşımına dönüşüyor. Niye insan böyle bir serüvene atılır, hayatını tehlikeye sokarak? Filmde dendiği gibi sırf ilerde "Everest'i fethetmiş biri olarak anılmak" için mi?

Filmin önemli bölümü Nepal'de ve Everest'in hemen eteklerinde, geri kalanıysa İtalyan Alpleri ve Cinecitta stüdyolarında çekilmiş. Çabalar tam bir gerçeklik duygusuna ulaşıyor. Ve filmin sonunda bir tür mucizeyle kurtulan zengin Texaslı motifi, hikayeye bir başka boyut ekliyor: elbette para önemlidir ve tepeye çıkış için tam 65 bin dolar ödemiş adamın hayatta kalma şansı daha büyüktür!.. Ama bu zaten bilmediğimiz şey değildi ki!...

Oyuncular filme önemli bir zenginlik katıyor. Josh Brolin'den Sam Wortinghton'a, nisbeten küçük bir roldeki Jake Gyllenhaal'dan John Hawkes'e....Kadınlarda Emily Watson'dan Keira Knightley'e, Robin Wright'tan Elizabeth Debicki'ye...

Ama asıl rol, tüm haşmetiyle fonda sürekli arz-ı endam eden görkemli ve gösterişli Everest'de... İnsanoğlu kendi gerçek kimliğini ancak doğayla ve onun en acımasız halleriyle boy ölçüşerek bulma huyundan vazgeçmedikçe, bu ölüm-kalım mücadelesi sürecek...

Atilla DORSAY
- t24