Çağdaş sinemanın genç dehalarından David Gordon Green, bir roman uyarlamasında çağın belki en büyük aktörüyle başbaşa iki saat geçiriyor ve bize de geçirtiyor: Al Pacino ile, tam olarak 95 dakika...

Gerçekten de bu, kimi filmlerde olduğu gibi temelde tek bir oyuncuya ve onun yeteneğine (dehasına?) dayalı o özel filmlerden...


İtalyan kökenli Angelo Manglehorn, nedense genişçe bir Latin azınlık grubu içeren küçük kasabasında, babadan kalma çilingir dükkanını tek başına işleten yaşlı bir adamdır. Ve kapalı kalmış ev ya da araba kapılarını açıp insanları en zor durumlardan kurtarma yoluyla hayatını kazanmakadır.


Karısıyla yıllar önce kopmuşlardır, ama o asıl hayatının kadını olan Clara'yı hayal eder durur. O Clara ki, bir düş gibi hayatına girmiştir. Zeki, akıllı, herşeyi bilen, ayrıca güzel ve dişi bir kadındır: tek gerçek aşkı. Ama onu elinden kaçırmış, onunla mutlu olma şansını sürekli ötelemiş ve sonunda yitirmiştir.

Yıllar sonra, artık o aşksız ve sevgisiz yaşayan bir yalnız adamdır. Tek yaptığıysa ona, Clara’ya sürekli mektuplar yazmaktır. Ayni biçimde geri gelen mektuplar: olasılıkla hiç okunmadan!...


Lisedeyken herkesin geri zekalı diye hakaret ettiği oğlu, gerçi sonradan büyük başarı kazanıp köşeyi dönmüş ve zengin bir iş adamı olmuştur. Ama aralarında asla gerçek bir baba-oğul ilişkisi olmamıştır, bu saatten sonra da olacak gibi değildi.


Hernekadar oğlan sonunda, aşırı hırsının kendisini zorladığı suçlardan arınmak için yine babasının yardımına sığınma ihtiyacını duysa da...


Bu duyarlı film, yönetmenin kişisel sinemasıyla, birçok sahneyi düşle gerçeğin karışımına dönüştüren özenli bir biçimcilikle anlatılmış. Green gerçekten de kameraya sanki mucizeler yaptıran çok iyi bir anlatıcı, sinema dilini hep yenileyerek kullanan bir anlatım ustası.


Buna filmin içerdiği o onulmaz matem duygusunu, o yitirilmiş mutluluğun getirdiği kederi de katın. Hüzünseverlerin etkilenmemesi mümkün mü?


Ve elbette oyuncuları da...Pacino rolünü öylesine benimsemiş ve bir eldiven gibi bedenine geçirmiş ki...Bu verimli ve çalışkan oyuncunun son dönemdeki en sevdiği rollerden biri olmuş bu, besbelli.


Yanıbaşında özlenmiş (fazlasıyla özlenmiş) bir Holly Hunter var: Piyano’nun ve daha birçok filmin unutulmaz oyuncusu, Manglehorn için son bir şans olan, ama kıymetini bilemediği banka memuresi rolünde gerçekten etkileyici bir oyun veriyor. Ve nisbeten küçük rolünü bir baş role çeviriyor.


Özellikle duygusal filmleri ve sağlam oyunculuk örneklerini sevenler için kaçırılmaması gereken bir deneyim.




HAYALLERİMDEKİ KADIN(Manglehorn)


Yönetim: David Gordon Green
Senaryo: Paul Logan
Görüntü: Tim Orr
Müzik: Explosions in the Sky - David Wingo
Oyuncular: Al Pacino, Holly Hunter, ChrisMessina, Harmony Korine, Natalie Wilemon, June Griffin Garcia/ Amerikan filmi


Atilla DORSAY