Toplam 2 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 2 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1

    Standart Dövüş Kulübü 2 Serisi - Chuck Palahniuk

    Dövüş Kulübü hakkında konuşma!


    Chuck Palahniuk'un Dövüş Kulübü'nün ikinci bölümü okurlarla buluşuyor. Çizgi roman olarak hazırlanan Dövüş Kulübü 2, on ayrı fasikül olarak yayımlanacak. Palahniuk, film ya da roman olmasın diyerek grafik romanı seçmiş.


    DÖVÜŞ KULÜBÜ 2
    Sayı 1
    Chuck Palahniuk
    Cameron Stewart
    Ayrıntı Yayınları
    2015, 26 sayfa, 6,9 TL.



    Eğer kapağı görüp bu yazıyı okumaya niyetlendiysen ve sahiden okumaya başladıysan, okuyorsan, ey okur bu uyarı senin için. Bu kifayetsiz yazıda okuduğun her kelime hayatından harcanan bir saniye demek... Yapacak daha güzel bir şeyin yok mu? Hayatın sahiden bu kadar mı boş? Şu geçip giden zamanı daha iyi geçirebileceğin başka bir yol bilmiyor musun? Yoksa itaat ettiğin ve saygıda kusur etmediğin otoriteden, bilen adamlardan çok mu etkileniyorsun? Okuman gereken her şeyi okur musun? Akletmen gereken her şeyi akleder misin? Sana alman gerektiği söylenen her şeyi satın alır mısın? Hadi çık evden! Hoş biriyle tanış. AVM'leri ve mastürbasyonu unut artık. İşinden ayrıl. Şöyle esaslı, kanlı canlı bir kavga çıkar. Yaşadığını kanıtla. Eğer insan olduğunu gösteremezsen, nüfus dairesindeki palavradan iki satır olarak kalacaksın. Artık uyarıldın, ben diyeceğimi dedim. İlla okuyacaksan, bu yazı bahsetmemem gereken birinci kural hakkında... 'Dövüş Kulübü hakkında konuşma!'


    Mavra yapmıyorum, hiç de bile, çok ciddiyim. Dövüş Kulübü'nden, Chuck Palahniuk'un yazdığı, David Fincher'in sinemaya uyarladığı, yakın dönemin ve yeraltı edebiyatının en önemli romanlarından birinden söz ediyorum. Okurlarının yazarlığı kadar zekâsını methettiği biri Palahniuk. Ruh hastası, arızalı, tuhaf, esnaf, hınzır, şizofren, vandal, nakaratçı, kundakçı filan diyenler de çıkıyor. Ergen yazarı sayanlar, yeraltı edebiyatının yeni yıldızı olarak görenler var. Muhalif bir huzursuzluk taşıdığı, yerleşik değerlere saldırdığı, kapitalizmin dayatmalarına öfkelendiği hepimizin malumu... Palahniuk, punk edebiyatı, hacker edebiyatı, anarşizm, tüketim karşıtlığı, kaos teorisi gibi birbirleriyle hısım akraba olan siyasi bir muğlaklıktan beslenerek yazıyor.


    "Acı çekmekten korkalım istiyorlar"
    Sıfırlamak diyor mesela, bildiklerinizi unutun, bize yanlış şeyler öğretiyorlar, bunu konuşmaya bile gerek yok! Hızlanalım, bizi yavaşlatıyorlar, yavaşlarsak düşünemiyoruz. "Acı çekmekten korkalım istiyorlar" diyor, ısrar ediyor. Haplarla dayanıyoruz, haplara dayanıyoruz. Yumruğu patlatın, klişeleri devirin. Kendiniz olun, size giydirilenleri çıkartın. Çıplak elle girişin. Omlet yapmak için yumurtaları kırmak gerekiyor. Sahip oldukların, sana sahip olacak yoksa. Bırak onları. Bırak televizyonun yalanlarını, arabaları, evleri, kıyafetleri ve modayı. Bizim savaşımız kendimizle. Bizim hayatımız bir bunalım. Kusursuz olamazsın, tamamlanamazsın. Tamamlanmaya çalışma.


    Pek çok film ve romandan esinlendiği için benzersiz ve özgün olduğu iddia edilemeyecek, şöyle sakin bir kafayla bakılırsa eğer, kişisel gelişim düsturlarını fazlasıyla andıran sloganlar içeren, sol popülizmden nasiplenen, popüler kültüre muhalefet etmesine rağmen şaşmaz biçimde onun parçası olan kült bir anlatı var karşımızda. Nasıl oluyor da global bir markaya dönüşüyor bu özgün sayılmayan hikaye derseniz eğer... Tek kelimeyle, tek cevap: Hollywood sayesinde. O olmasa ilginç bir roman olarak kalacak metin, onun sayesinde dünyanın bütün dillerine çevrilen bir long-seller'a evriliyor. Hemen her kültürde tutkulu hayranları olan, popüler yayın mecraları açısından iştah açıcı bir long-seller demek daha doğru...

    On sayı çıkacak yeni hikâye
    Geçtiğimiz yıl, ilginç bir şey oldu. Palahniuk, fanları heyecanlandıran bir açıklama yaptı, romanın devamını farklı bir mecrada, grafik roman olarak yazacağını açıkladı. İlginç diyorum, çünkü romanın akıllı ve kalbi olan editörü, Palahniuk'a romanın devamını yazmasını salık vermiyor, yazarlığına, muhalif duruşuna zarar vereceğini hatırlatıyordu. Bunca yıldır, romandı, filmdi, hikâyenin devamının yapılması için bir tazyik olduğunu, kafa karıştırıldığını tahmin edebilirsiniz. Palahniuk, film ya da roman olmasın diyerek grafik romanı seçmiş. Doğal olarak bu seçim, geçtiğimiz Mayıs ayından bu yana, global popüler kültürü heyecanlandıran bir dalga yarattı. On sayı çıkacak bu yeni hikâye, Ayrıntı Yayınları tarafından iki sayı geriden giderek aylık olarak dergi formatında yayımlanacak.


    Şu sorulabilir: Dövüş Kulübü'nün devamı başarılı olabilecek mi? Fanların nefsini köreltebilecek, geçen zamanın beklentilerini karşılayabilecek mi? Geçmiş deneyimlerden biliyoruz ki, fan olmak, hayal kırıklığı ile tarif edilemez heyecan arasında salınan psikedelik bir sapma halidir, protesto ile tapınma arasında gidip gelir. Mest olanlarla, uykuları kaçarak kahırlananlara rastlamak sürpriz değildir. Bu bakımdan grafik romanın kimseyi öyle adamakıllı memnun edebileceğini sanmıyorum. O kısmı geçelim. Kendi adıma iki şeyi merak ediyordum. Birincisi, Palahniuk nasıl bir senaryo yazacaktı? Hikâye devamlılığı ve Dövüş Kulübü evrenine göstereceği sadakati kastetmiyorum elbette. Çizgi romanları çocukken okuyan edebiyatçılar, aradan geçen zaman içinde alanın nasıl değiştiğini bilemiyor, farklılaşan anlatım dilini ekseriyetle kavrayamıyorlar. Nostaljiyle bakıyor, hikâyelerini naifleştiriyorlar, Palahniuk da bu hataya düşebilir, çocuksulaşıp abartılı bir saçma estetiğine kayabilirdi. Tyler Durden diyaloglarının, anlatıcımızın bilinçakışının nasıl resmedileceği önemliydi, hikâyenin güç kaybetme riski vardı. İkincisi, devam hikâyesini kim çizecekti?


    Sebastian
    Hikâyenin çizeri olarak seçilen Cameron Stewart, anaakım Amerikan çizgi romanın tipik bir temsilcisi değil. İyi bir illüstratör. Hikâye için ismini ilk duyduğumda Sin Tutulo dijital çizgi romanını temel alarak iyi bir seçim olacağını düşünmüştüm. Avrupalı bir tarzı var Stewart'ın, sayfa tasarımı ve devamlılığı farklı kuruyor, karelerde ferah boşluklar seçiyor, fotoğraf ayrıntısında çizmekle birlikte karakterlerini bir parça komikleştiriyor. Alex Toth havasında bir çinisi var, bilgisayardan faydalanarak çalışıyor. Kare planlarında yakınlaşmayı seviyor. Dövüş Kulübü 2'de ilginç bir tarz denemiş, sayfa tasarımın üstüne, bazen küçük pekiştirici kareler istiflemiş, bazen de gül yaprakları veya haplar serpiştirmiş, bununla kaligrafinin okunmasını özellikle güçleştirmiş. Bu zorlaştırmanın hikâyeye doğrudan katkısı olmuş, anlatıcımızın -ki kendine Sebastian demeye başlamış- sıkıntılı konuşmalarına, bıkkınlığına güzel eşlik edebilmiş bu zorlaştırma, etkiyi artırmış.


    E çalışmanın bütünü nasıl olmuş derseniz, şunları hissettim: Hikâyeden daha karanlık bir atmosfer bekliyordum, hikâye başka bir yerde başladı, banliyö evlerinin hijyenik genişliği, Palahniuk'un sakalet dolu kirli mekanlarını hiçbir biçimde andırmıyor. Nasıl evrilecek bilmiyoruz ama hikâye, anlatıcımızın, Marla Singer ile evlendiğini, dokuz yaşında bir çocuklarını olduğunu anlatarak başlıyor; evli, çocuklu ve sıkıntılılar. Tyler, aralarında dolaşıyor, rüya mı gerçek mi bilemediğimiz, "asla uyuyamazsın asla uyanamazsın" fikriyle gelişen sahneler okuyoruz. Stewart, orta sınıf berraklığını iyi yansıtıyor, sonra nasıl koyulaşacak bilemiyorum. Palahniuk, grafik romanı kotarabilmiş mi derseniz, bunu konuşabilmek için erken ama sinematografisi olan bir yazardı, trip nedir bilirdi, iyi gidiyor, nereye varacak hep birlikte göreceğiz.

    Levent CANTEK - Radikal

  2. #2

    Standart Dövüş Kulübü 2 - 2. Fasikül Yayınlandı

    Hepimiz tehlikedeyiz, Tyler Durden geri döndü!

    Dünya edebiyatının tanınmış isimlerinden biri, ancak hâlâ Playboy'a hikâye yazmaktan geri durmuyor. Okuma günlerinde bir rock star gibi çevresini saran okurları ona günah çıkarıyor. Dinleyenleri bayıltacak kadar sert, iç gıcıklayıcı öyküler yazıyor. Chuck Palahniuk, şimdi de kendisini üne kavuşturan 'Dövüş Kulübü'nün devamını, çizgilerin dünyasıyla sunuyor. 10 fasikül halinde çıkacak kitabın ikinci fasikülü raflarda yerini aldı. Şimdi söz onda...



    Chuck Palahniuk'in elinden 'Dövüş Kulübü'ne bu kez çizgiler eşliğinde girmeye hazır mısınız? Hürriyet Cumartesi'den Esra Açıkgöz, 'rock starı' aratmayan yazarla görüştü. Söyleşisini paylaşıyoruz... "Dövüş Kulübü'nün ilk kuralı: Kulüpten söz etmemek. İkinci kuralı: Kimseye kulüpten söz etmemek." Ben şimdi büyük kuralı bozup size önemli bir sır vereceğim: Dövüş Kulübü'nün patronu, Kıyamet Projesi'nin mimarı Tyler Durden ölmedi! Çünkü "Bazı hayali arkadaşlar asla çekip gitmez!" Tyler, durgunluğun uyuşukluğu, sıradanlığın 'huzur'u ile sarmalanmış hayatlarımızı, ucuz seri üretim mobilyalarımızla süslediğimiz 'korunaklı' barınaklarımızı bu sefer çizginin dünyasında sarsıyor. Chuck Palahniuk'un bizimle 19 yıl önce tanıştırdığı Tyler ve Sebastian, şimdi 10 fasikülden oluşan bir çizgi romanın kahramanları!

    Çok tutmuş bir kitabın devamını çıkarmak büyük risk; bunu o da biliyor, ama işin ucunda yeniden Tyler olmak var! Bu riske karşı işini şansa bırakmıyor Palahniuk, Dövüş Kulübü'nün ilk kuralının aksine; kitaptan sık sık bahsedilsin istiyor. 'Senden Uzay Maymunu Olur Mu?' başlıklı bir test sunduğu birinci fasikülde, okurları gerilla pazarlama yapmaları için gazlaması bundan. Kitabı alacakları ödüllendirmek için farklı kokularda ayraç hazırlaması da. Çizimlerini Cameron Stewart'ın yaptığı çizgi romanın ilk iki fasikülü Türkiye'de de Ayrıntı Yayınları tarafından basılarak raflardaki yerini aldı.



    İşte karşınızda; 30 yaşında yazarlığa bulaşan, ilk kitabı 'sert' bulunduğu için yayınevlerinden dönünce 'sert'in ne olduğunu göstermek için yazdığı Dövüş Kulübü ile edebiyat dünyasında yerini alan, insanların kendisine günah çıkardığı okuma günlerinde 'Guts' gibi hikâyeleri ile onlarca kişiyi bayıltacak kadar kendinden geçiren Chuck Palahniuk.

    Dövüş Kulübü, çok tutuldu. Böyle bir kitabın devamını getirmek bir yazar için risk. O riski azaltmak için mi çizgi roman dünyasını tercih ettiniz?
    Evet, gerek romanımın kendisi, gerekse David Fincher'ın filmi öyle vefalı, öyle tutkulu bir izleyici kitle edindi ki, devam niteliğinde bir anlatının kendi otoritesini sağlamasının yolunun ancak önceki ürünle karşılaştırılamayacak üçüncü bir araçla, yani romandan veya filmden farklı bir araçla anlatılması olabileceğine karar verdim.



    Çizgi dünyası size nasıl bir güç, özgürlük verdi? Çizginin gücü, sunduğu özgürlük; hayal kırıklığı yaşanmamasına yetecek mi?
    Çizgi romanda hem büyük bir üzüntüyü, -bir filmin göze alabileceğinden daha büyük bir üzüntüyü- anlatma, bir yandan da bu güçlü duyguları katlanılır kılma özgürlüğü var. Ayrıca, uzun kurmaca yazarken, karakterlerin görünüşlerini ya da olay mekânlarını betimlemekten kaçınıyorum; çünkü iki tür betimleme de romanın hızını yavaşlatma eğiliminde. Ama iyi bir illüstratör, çizer olay örgüsünü sekteye uğratmadan nesnelerin ve kişilerin nasıl göründüğüne bol bol dikkat çekebiliyor. Bu bakımdan, çizgi roman bana, konuları daha yoğun bir duygusal güçle anlatma ve olay örgüsündeki unsurları daha ayrıntılı betimleme imkânı veriyor.



    Peki bu betimlediğiniz karakterlerden hangisi size daha yakın: Cesur, özgür, sınırsız Tyler mı yoksa sıradan hayatının içinde var olmaya çalışan anlatıcı-karakter Sebastian mı?
    Hayatım Tyler olmak ile -hikâyenin devamındaki anlatıcı karakter- Sebastian olmak arasında dengelenmiş vaziyette. Tyler olarak muazzam fikirlerim var, ama her durumda yalnızca Sebastian tarafım bu fikirleri kurgu düzeyinde uygulamama ve yerli yerine oturtmama vesile oluyor.

    Uç karakterleri gerçekçi bir tarzda anlatan bir yazarsınız. Hal böyle olunca özel hayatınız da merak konusu oluyor. Siz de karakterleriniz kadar cesur, kurgularınız kadar dolu dolu yaşayabiliyor musunuz? Başka bir deyişle; Çok mu çılgınsınız yoksa çok mu hayalperest?
    Hayatım uçlarda değil ama uçlarda yaşayan insanlarla temasım var. Benim işim bir gazetecininki gibi, hat safhada gözü kara insanların gerçek hikâyelerini toplamak ve muhafaza etmek.

    Okuma günlerinde bir rock star gibi hayranlarla çevriliyor etrafınız. Okurlarınıza şişme bebek gibi hediyeler dağıtıyorsunuz. Türkiye'de de bir okuma günü düzenleme ihtimaliniz olur mu? Gelecek olsanız, buradaki okurlarınızı ne tür bir sürpriz beklerdi?
    Doğruyu söylemek gerekirse, okuma etkinliklerimin her birine binlerce dolar değerinde ödüller ve armağanlar gönderiyorum, çünkü okurlarımın bir yazarı muhtemelen daha önce şahsen görmemiş olduklarını biliyorum ve böyle bir ilk deneyimin onlar için elimden geldiğince renkli, neşeli ve etkili olmasını sağlamak istiyorum. Örneğin, internette ışıklı toplarla yapılan gösterimin videolarını seyredin. Muhteşem! Bu gibi etkinlikler düzenlemek için ne kadar maliyet ve emek gerektiği benim için önemli değil ama ne zaman ülke dışında böyle etkinlikler düzenlemeye kalkışsam, hazırladığım ödüller ve sahne malzemeleri altıyla dokuz ay arası gümrükte takılı kalıyor. Bunlar şımarıkça etkinlikler ve bir sürü para boşa gidiyor. Garantili bir sevkiyat yöntemi olsa, Türkiye'deki okurlarıma her şeyi getirirdim.



    DERGİLERİN ÇOĞU KORKAK
    Artık dünyaca ünlü bir yazarsınız. Yine de Playboy'a yazmaktan hiç vazgeçmediniz. Neden?
    Öncelikle çok az dergi öykü yayımlıyor. Öte yandan, Playboy dergisi benim meydan okuyan konularımı yayımlamakta asla tereddüt etmiyor. Hikâye başına güzel ödemelerde bulunuyor; geniş bir okur kitlesinin memnuniyetini kazanmak için hikâyeleri özgün çizimlerle sunuyor. Başka hiçbir dergi kendi kaynaklarına yaslanarak benim çalışmalarımı yayımlama cüreti göstermezdi. Geniş okuyucu kitlesine sahip diğer dergilerin çoğu korkaktır ve ayrıca, kolayca rencide edilmiş insanları çekingenliğe davet etmek zorundadırlar.

    Türkiye'de kitaplarınızdan biri, 'Ölüm Pornosu', devlet tarafından 'müstehcen' bulunup yasaklandı ve toplatıldı...
    Sansürlenmiş yahut yasaklanmış bir kitap uzun vadede her zaman daha fazla satar.

    Daha fazla satar demişken, 'Dövüş Kulübü' kitabınız tüketim kültürüne karşı, ancak günümüz dünyasının çok tüketilen metalarından biri haline geldi. Böylesi bir kitabın tüketim kültürü değerlerinin tavan yaptığı bir dönemde popülerleşmesi de ironik…
    Dövüş Kulübü, mülkiyet edinmenin duygusal olgunluğa, yetişkinliğe yol açmadığı fikrini öne sürüyor. Duygusal olgunluk, insanlar bütünüyle kendi potansiyellerini keşfettiklerinde ve bunları birer yetişkin haline gelecekleri kendi maharet ve kudret seviyelerine yaydıklarında söz konusu olabilir. Bu itibarla, 'Dövüş Kulübü'nde anlatılan hikâye, insanlara kendilerini geliştirebilecekleri bir eylem hattı sunuyor. Ayrıca, bahis konusu hikâye insanların bir araya gelecekleri ve birbirlerini etkileyecekleri bir yapıdan da söz ediyor. Kitabın bütün nitelikleri davranışlarla ilgili, icra edilecek amaçlarla değil. (HÜRRİYET)

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. BMW 3 Serisi Touring'e 40. Yıl Dokunuşu
    Konu Sahibi WeBMasteR Forum Otomotiv
    Cevap: 2
    Son Mesaj : 14.Ocak.2019, 00:57
  2. LG Gram Serisi Ultrabook'lar
    Konu Sahibi erkolay Forum Donanım
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 03.Ekim.2015, 12:14
  3. Samsung 950 Pro SSD Serisi Duyuruldu
    Konu Sahibi erkolay Forum Donanım
    Cevap: 1
    Son Mesaj : 26.Eylül.2015, 02:33
  4. Need for Speed Serisi Bitiyor
    Konu Sahibi optimusprime Forum Oyunlar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 12.Ağustos.2015, 08:20
  5. Beleş Eşeğini Kaybedenler Kulübü
    Konu Sahibi erkolay Forum İnternet
    Cevap: 9
    Son Mesaj : 13.Ekim.2014, 00:20

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
Linux Hosting
Yasal Bildirim
Sitemizde paylaşım yapan tüm üyeler T.C.K 20. Madde ve 5651 Sayılı Kanun'un 4. maddesinin 2. fıkrasına göre kendi konu ve mesajlarından sorumludur. Webmaster.bbs.tr hakkında yapılacak olan hukuksal ve diğer şikayetler için iletişim bölümünden iletişime geçilmesi halinde site yönetimi tarafından gereken işlemler yapılacak ve ilgili kişilere/kurumlara/vekillerine bilgi verilecektir.
Sosyal Medya