Stephen Hawking’in Hayatının Filmi Her Şeyin Teorisi


Ünlü bilim adamı Stephen Hawking ‘in hayatını konu alan Her Şeyin Teorisi (Teory of Everything) 27 Şubat 2015’de gösterime girecek ilginç filmlerden biri.





Film, modern bilim ve teknoloji tarihini değiştiren İngiliz fizikçi ve teorisyen Stephen Hawking’in hayatından bir kesiti ele alıyor. Odak noktası olarak Hawking’in 1965 ve 1991 yılları arasında evli kaldığı ilk eşi Jane Wilde ile olan ilişkini konu alan filmde, öğrencilik yıllarında başlayan ilişkilerine, birlikte bilim adına yaptıklarına ve hastalık teşhisiyle yaşadıkları sarsıntılara tanık olacağız. Filmin yönetmen koltuğunda ‘Man on Wire’, ‘Project Nim’ ve ‘Shadow Dancer’ filmlerinin Oscar ödüllü yönetmeni James Marsh bulunurken başrolleri Felicity Jones, Eddie Redmayne ve Emily Watson paylaşıyor. Stephen Hawking Kimdir ? Stephen Hawking 8 Ocak 1942’de Oxford İngiltere’de doğdu. Gençlik yıllarında bilim ve gökyüzü tutkusu haline geldi. 21 yaşına geldiğinde Cambridge Üniversitesi’nden Kozmoloji alanında eğitim görürken, ALS (Amiyotropik Lateral Sklerosis) hastalığı teşhisi koyuldu. Bu ölümcül hastalığına rağmen fizik ve kozmoloji üzerine çığır açan bir çalışma ve herkesin erişebileceği kitaplar yazarak insanlığa yardım ediyor. Gençlik Zamanları Frank Isobel Hawking’in dört çocuğundan en büyüğü olan , Stephen William Hawking Galileo’nun 300. Ölüm yıldönümünde doğdu. Annesi Isobel Hawking Oxford Üniversitesi’ne 1930’larda gitmeye hak kazanan birkaç kadından biriydi. Babası Frank Hawking ise tropikal hastalıklarda özelleşmiş Oxford mezunu saygı duyulan bir tıbbi araştırmacıydı. Hawking 2.Dünya Savaşı’nın zorlu dönemlerinden birinde doğdu. Babası ilk çocuğunun zarar görmemesi için karısını Londra’dan Oxford’a götürdü. Hawkinglerin diğer çocukları Mary 1943, Philippa 1947’da doğarken, diğer erkek kardeşi Edward 1956’da evlat edinildi. Hawking’ler oldukça eksantrik bir aileydi. Akşam yemekleri sessizce yenirdi ve her Hawking kitap okumayı severdi. Ailenin arabası eski bir Londra taksisiydi. Hawking’ler bodrumda arı besler, seralarında havai fişek yapardı. 1950’de Hawking’in babası Ulusal Tıbbi Araştırma Enstitüsü’nde Parazitoloji Bölümü’nün başına geldiğinde Stephen’ın tıbbi eğitim almasını istedi. Fakat Hawking bilim ve gökyüzüne tutkun olduğunu küçükken bile göstermişti. Annesi,” Stephen her zaman güçlü bir keşfetme duyusuna sahipti. Onu ancak yıldızların mutlu edebileceğini anlamıştım.” Olarak hatırlıyor. Akademik hayatını başlarında parlak bir öğrenci olarak hatırlansa da istisnai değildi. Tahta oyunlarını severdi. 16 yaşına geldiğinde toplama parçalarla basit matematik denklemlerini çözecek bir bilgisayar bile yapmıştı. Kızkardeşiyle tırmanmayı farklı yolları izlemeyi severdi. Dans etmeyi , kürek çekmeyi severdi. Ta ki 17 yaşında Oxford Üniversitesi’ne girene kadar. Sonrasında fizik özellikle de kozmoloji alanında yoğunlaştı. Hawking kendine göre günde ancak 1 saat okula ayırabiliyordu. Asla çok çalışmamıştı. 1962’de ise Cambridge Üniversitesi’nden kozmoloji doktorası aldı. ALS Teşhisi 1963’e kadar ALS probleminin pek farkında olmayan Hawking , 1963’de Cambridge’de ilk yılına kadar tökezleyip düşene ve konuşması bozulana kadar bir değişiklik yaşamadı. Çoğu zaman hissettiği ufak zayıflıkları kendine sakladı. Babası hastalığını farkettiğinde onu doktora götürerek, 21 yaşındaki öğrenci için evi bir kliniğe döndürüldü. Sonunda Hawkinglerin çocuklarının ALS ‘nin ilk safhalarında olduğunu öğrendiler. ALS basitçe tanımlarsak, kasları kontrol eden sinirlerin çalışmayı bırakması denebilir. Doktorlar Stephen Hawking’e iki buçuk yıl ömür biçti. Bu haber Hawking ve ailesi açısından tabiki yıkıcıydı. Sonrasında hastanede bir müddet daha kaldıktan sonra taburcu edildi. Hawking’in hastalığı öğrenmesi daha önce yeterince önem vermediği derslerine yoğunlaşmasına ve ve doktorasını kazanmaya giden yolda çalışmasına yol açtı. Artık hayatından sıkılmıyordu ve hayatı daha dolu yaşamak istiyordu. ALS teşhisi konulduktan kısa bir süre sonra yeni yıl partisinde genç bir öğrenci olan Jane Wilde’la tanıştı. Aşık olduğu kadınla 1965’te evlendi.


Kara Delik Araştırması


Genç Kozmolog Roger Penrose yıldızlar ve kara deliklerin oluşmasına ilişkin araştırmasından sonra, Hawking evrenin nasıl yaratıldığına kafa yormaya başladı. Böylece kara delikler ve evrene ait düşünceleri yeniden şekillendirerek yeni bir kariyere adım attı. Hastalığının etkileri giderek yavaşlasa da, 1969’a doğru fiziksel kontrolü giderek azaldı ve sonunda tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.1968’te ilk çocuğunun doğmasından 1 yıl sonra Hawking, Cambridge Astronomi Enstitüsü’nün bir üyesi oldu . 10 yıl sonrasında ise Timothy adında bir oğlu oldu. İlk kitabı hayli teknik olan Large Scale Structure of Space-Time ‘ı (Uzay-Zamanın Büyük Boyuttaki Yapısı) 1975’te bastı. Ayrıca Penrose ile ekip oluşturarak onun çalışmasını genişletti. 1974’te ise Hawking’in araştırması bilim dünyasından ünlü olmuştu bile. Araştırmada kara deliklerin bilgi boşlukları olmadığını gösterdi. Basitçe anlatılırsa, madde radyasyon formundadır ve çökmüş bir yıldızın çekiminden kaçabilir. Böylece Hawking radyasyonu doğdu. Bu çalışması bilim dünyasından büyük heyecan yarattı. Sadece 32 yaşındayken, Kraliyet Akademisi üyesi olarak kabul edildi. Ayrıca sonrasında en prestijli ödüllerden Albert Einstein ödülünü aldı. 1975’te Roma’ya giden Hawking Pius XI Bilim Madalya’sını Papa VI. Paul’den aldı . Sonrasında Caltech’te ve Gonville & Caius Koleji’nde profesör olarak çalıştıktan sonra, 1979’da Hawking tekrar Cambridge Üniversitesi’n döndü. 1663’den beri sadece 14 kişiye verilen Lucasian Matematik Profesörü ödülüne layık görülmüştür. Bu ödüle layık görülenlerden biri de Sör Isaac Newton.



Hawking’in kariyerinde hızla ilerlerken, sağlık durumu da giderek kötüye gidiyordu. Konuşması giderek bozulmaya başlasa da halen anlaşılıyordu, hatta halen yataktan çıkabiliyor ve kendini besleyebiliyordu. 1985 yılında trakeotomi ameliyatı geçirdi ve sesini tümüyle kaybetti. Soluk borusuna yapılan bu ameliyat nedeniyle 24 saat doktor gözetiminde tutulması gerekiyor Bu nedenle Hawking’in işleri tehlikeye girdi. Sonrasında göz ve kafa hareketiyle konuşmayı sağlayan özel bir bilgisayar programının icadıyla bilgisayar yardımıyla konuşmaya başladı. Bu buluş sayesinde Hawking konuşma sentezleyicisinden gelen kelimeleri bilgisayar ekranından seçerek konuşuyordu. Başlarda elinin parmaklarıyla bir tıklayıcıya tıklayabilirken, bugün vücudunda kontrol kalmadığından çenesine tutturulan bir sensör sayesinde konuşuyor. 1988’e gelindiğinde Zamanın Kısa Tarihi adlı uluslararası çalışmasını yayınladı. Bu kısa bilgilendirici kitap kozmolojinin geniş kesimlere ulaşmasını sağladı. Tüm dünyada 25 milyon kopya sattı ve 40 dilden fazla dile çevrildi. Yine de bu kitabı anlamak çok kolay değildi. Sonrasında Hawking, 2001’de Ceviz Kabuğundaki Evren kitabını illüstrasyonlarla gösterdi. 4 yıl sonra ise Zamanın Daha Kısa Tarihi kitabını yayınladı. Hawking’in bu kitaplarda ve araştırmaları boyunca fiziğin kutsal kasesi kozmoloji ve kuantum mekaniği teorilerini birleştirerek evrenin başlangıcını açıklamaya çalışıyor. Bu kadar hırsla yapılan çalışmalardan sonra ise Hawking evrenin 11 boyutlu olduğunu iddia ediyor. Ayrıca Hawking zaman yolculuğunun mümkün olduğunu düşünüyor ve insanların gelecekte bir gün diğer gezegenlerde kolonileşeceğini düşünüyor. Hawking Virgin Galactic ‘le uçmak için bilet alan uzay turistlerinden biri. 2007’de bu konuyla ilgili sorulan bir soruya şöyle cevap verdi, “ Çoğu insan bana neden uzay yolculuğuna çıktığımı soruyor. Ben bunu bir çok nedenden dolayı yapıyorum. En başta Dünya’da bir gün hayatın global ısınma, nükleer savaş ya da virüs gibi felaketle yok olabileceğini düşünüyorum. İnsan ırkı eğer uzaya gitmezse bir geleceğe sahip olamayacak. Bu nedenle kamuoyunu uzaya karşı cesaretlendirmek istiyorum” diyor. 2010 Eylül ayında ise Hawking, Büyük Tasarım(Grand Design) kitabındaki, Tanrının evrenin yaratmış olabileceği fikrine karşılığı hakkında konuştu. Hawking daha öncesinde modern bilimsel teorilerle bir yaratıcı inancının bağdaşabileceği konusunda tartışmıştı. Yeni çalışmasında buna rağmen, Büyük Patlama teorisinin fizik kanunlarının sonuçlarından kaçamayacağı ve başka bir şey olmadığı olarak bağlıyor. “Çünkü orada çekim yasası var, evren kendi kendini hiçlikten yaratabilir ve yaratacaktır. Evrenin ve bizim niçin var olduğumuzun cevabı orada hiç bir şey değil de, bir şeylerin olduğuna dair bir neden olabilir,” diyor Hawking. Büyük Tasarım kitabı Hawking’in son 10 yılda yayınladığı ilk büyük yayındır. Bu çalışmasıyla Hawking ,Sör Isaac Newton’e evrenin bir Tanrı tarafından tasarlanmanın gerekmediğini ,çünkü kaostan doğmadığını belirtmiştir. “ Evrenin yaratarak onu çalışır kılması için bir Tanrıya yalvarmaya gerek yok,” Hawking diyor.


M teorisinde aynı evrende bizim galaksimiz gibi galaksilerin olduğu gibi yaşam barındıran farklı evrenlerin de olabileceği öngörülüyor. Stephen Hawking ‘in hayatının konu alındığı Herşeyin Teorisi” The Theory of Everything “filminde Hawking’i Eddie Redmayne oynuyor. Film 27 Şubat 2015′de gösterime girmeden önce 25 Şubat’ta ünlü matematikçi Alan Turing’in 2. Dünya Savaşı’ndan Enigma’nın şifresini kırmasını konu alan Yapay Oyun filmi gösterime girecek. Bu filmin IMDB puanı 8,5 iken, Herşeyin Teorisi filmi 7,9 puanda seyretmekte. Eğer bilimsel konular ve dahilerin hayatından hoşlanıyorsanız iki film de izlenebilir.


Stephen Hawking ‘den önemli sözler…


Biz sıradan ortalama bir yıldızı olan ufak bir gezegendeki gelişmiş maymun türleriyiz. Ancak evreni anlayabiliyoruz. İşte bu bizi çok özel kılıyor.


Hayatım boyunca büyük sorularla yüzleşmekten büyük zevk aldım ve onlara bilimsel yanıtlar vermeye çabaladım. Belki de bu yüzden fizik üzerine yazdığım kitaplarla Madonna’nın seks üzerine yazdığı kitaplardan daha çok kitap sattım.[1]


Eğer biz de bilim adamlarının anladığı şekilde nükleer savaşın ve bunun getireceği yıkımın etkilerini görebilirsek, insanoğlunun eylemlerinin ve teknolojinin de bir şekilde iklim değişikliğine neden olduğunu, belki de sonsuza kadar dünya üzerindeki yaşamı etkilediğini öğreniriz. Biz dünyada yaşayan insanlar, bilgilerimizi, deneyimlerimizi paylaşmakla yükümlüyüz.[2]


Bence beyin bilgisayar gibi bir program. Dolayısıyla teoride beyni bilgisayara kopyalamak mümkün. Bu sayede bedenen öldükten sonra bile bir yaşam formu oluşturulabilir. Ancak şu anki imkanlarla bunu gerçekleştirmemiz mümkün değil.[3]


Bir süper kahraman olmayı seçecek olsam Superman olurdum. Superman’de bende olmayan her şey var.[4]


Bilimi anlamaya başlamadan önce, Tanrı’nın evreni yarattığına inanmamız doğaldı. Fakat artık, bilim çok daha ikna edici bir açıklama sunuyor. ‘Tanrı’nın aklını okuyabileceğiz’ sözüyle kastettiğim şayet bir Tanrı söz konusu olsaydı, ki yok, bu Tanrı’nın bileceği her şeyi bilebileceğimizdi. Ben, ateistim.[5]


Evrenin sınırlılığı hakkında çok önemli bir şey olmalı, sınırsız bir evrenden daha özel ne olabilir?


Milyonlarca yıl insan türü hayvanlar gibi yaşadı. Ancak sonra bir şey oldu tüm hayal gücümüzü ortaya çıkaran. Konuşmayı ve dinlemeyi öğrendik. Konuşma fikirlerin iletişimini sağladı, insanlığın birlikte çalışıp imkansız şeyler başarmasını da. İnsan türünün en büyük kazanımları konuşma ile geldi, ve en büyük hataları konuşmamaktan. Böyle olmamalı. En büyük umutlarımız gelecekle birlikte gerçek oluyor. Teknoloji kullanımı ile, imkanlar sınırsız. Sadece konuşuyor olduğumuzdan emin olmamız gerek.


Yaptığım şey evrenin başlangıcının bilimsel kurallarla açıklanabileceğinin mümkün olduğunu göstermekti. Bu sayede, evrenin başlangıç kararının bir Tanrı’ya başvurularak açıklanmasının gereksizliği ortaya çıkar. Bu bir Tanrı’nın olmadığını kanıtlamaz, sadece Tanrı’ya bir ihtiyaç olmadığını gösterir.


Zaten var olan yollar üzerinden gelecek olan mükemmel bir teoriye inanmıyorum. Bizim yeni bir şeye ihtiyacımız var. Bunun ne olabileceğini tahmin edemeyiz ya da ne zaman bulacağımızı çünkü eğer bilseydik, çoktan bulmuştuk da! Bu 20 yıl içerisinde gelmeliydi, ancak belki de hiç bulamayacağız.


Doğu Mistisizminin evreni bir illüzyondur. Onunla kendi çalışması arasında bir bağ kurmaya çalışan fizikçi, fizikçi olmaktan çıkmıştır.


Kozmoloji üzerine ne zaman ders verilse, ben Büyük Patlamadan önce ne olduğunu sık sık sormuştum. Önce’nin olmadığı, şüpheyle karşılanır. Çünkü Büyük Patlama zamanın ortaya çıkışını sağladı, bir şey ona sebep olmuş olmalıdır. Fakat ‘neden’ ve ‘etki’ zamana ait kavramlardır. Ve zamanın varolmadığı durumlara uygulanamazlar. Bu yüzden soru anlamsızdır.


Zamanı meydana getirmeye Tanrı’nın sebep olduğunu söylemek ne manaya gelir? Sebeplilik zamansal bir etkinliktir. Zaman daima sebep olunmuş şeyden önce var olmalıdır. Tanrı’nın naiv imgesinin evrenden önce varolması, ‘zaman’ önceden yok idiyse açıkça saçmalıktr.


Bu durum, zamanın, her şeyin başlangıcı olduğu anlamına gelir. Her şeyin nasıl başladığını anlayabilmek içın evrenin dışında bir güç aramaya çalışmamalıyız.


Belli ki Tanrı yalnızca zar atmakla kalmıyor, ayrıca gözleri kapalı oynuyor ve ara sıra da zarları görülemeyecek yerlere atıyor.


Evrenin oluşumu bilimin gerçekliğine dayanır. Ama bu hiçbir şekilde, Bilim Kuralları’nı koyan ve onları da yaratan bir Tanrı olmadığı anlamına gelmez.


Sessiz insanlar en gürültülü zihinlere sahiptir.


The Hawking Excitation Hawking ‘in doğum gününde Big Bang Theory dizisinden Sheldon (Jim Parsons) onu ziyaret ederken.


Kaynaklar :

https://tr.wikiquote.org/wiki/Stephen_Hawking

https://www.biography.com/people/ste...d-further-fame


Alıntı: https://www.gercekbilim.com/bir-dahi...ephen-hawking/