Toplam 2 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 2 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1

    Standart Seçim, Baraj ve Kamuoyu Yoklamaları

    Seçim, Baraj ve Kamuoyu Yoklamaları (1)

    AKP iktidarının iç ortaklarını tasfiye etme sürecinin bu kritik evresinde %10’luk seçim barajının kaldırılma olasılığının doğmuş olması, "2015’de olmazsa 2019 seçimlerinde hedeflediğimiz gerçek iktidara tam olarak ulaşırız düşüncesinin" tehlikeye girmesi anlamını taşıyor.



    2015 genel milletvekili seçimlerine altı ay kaldı. Seçimlerin yüzde 10 seçim barajıyla mı, yoksa seçim barajsız mı yapılacağı Anayasa Mahkemesinin (AYM) seçim barajının hak ihlali olup olmadığına ilişkin bireysel başvuruya vereceği yanıta bağlı. Bu karar, seçim barajının bir hak ihlali oluşturduğu yönünde olursa 2015 seçimlerinin sıfır barajla yani barajsız yapılması gündeme gelecek.


    Genel milletvekili seçimlerinde 1983 seçimlerinden bu güne uygulanan yüzde 10’luk seçim barajı var. 1983 ve 1987 seçimlerinde bu yüzde 10’luk baraja ek olarak bir de seçim çevresi barajı vardı. Bu iki barajlı seçim sistemi 12 Eylül cuntasınca yürürlüğe konmuştu. 1983’de tek başına iktidara gelen Anavatan Partisi (ANAP) ve onun lideri Turgut Özal çifte barajlı sisteminin birinci partiye getirdiği avantajları az bulup, yeni avantajlar elde etmek için seçim çevrelerini küçültme, kontenjan milletvekilliği ve Türkiye milletvekilliği gibi yeni uygulamalara yöneldi. Ancak Özal’ın daha az oyla daha çok milletvekili kazanma yaklaşımına dayanan bu uygulamaları AYM’ce iptal edilip, yeni düzenlemeler nedeniyle 1991 ve sonraki seçimlerde tek barajlı (yüzde 10) sisteme geçilmiş oldu. Eğer AYM mevcut yüzde 10’luk seçim barajını hak ihlali olarak kabul ederse, belki de 1983’den sonra ilk kez 2015 genel milletvekili seçimleri Yüksek Seçim Kurulu’nun uygulamasıyla barajsız bir seçim olarak yapılacak. Bu korku şimdiden iktidarı ve küçük muhalefet partisini sarmış görünüyor.


    Yüzde 10’luk seçim barajı anayasanın “temsilde adalet, yönetimde istikrar” ilkeleri doğrultusunda 12 Eylül mantığıyla seçim sistemine konmuş bir pranga.
    Bu pranga;
    * Yönetimde istikrar kavramının tek parti iktidarı olarak anlaşılmasına,
    * Oy potansiyeli yüzde 10’dan küçük olan partilerin seçmenlerinin ya oylarının işe yaramayacağını bilerek oy kullanmalarına, ya da sandık başına gitmeme veya kendi partileri dışında bir partiye oy vermelerine,
    * Oy potansiyeli yüzde 10’dan büyük olan partilerin kendi seçmenleri dışındaki parti seçmenleri tarafından zoraki desteklenmesine,
    yol açarak, çoğunlukçu bir sistem açısından dayatma mekanizması haline geliyor. Ve bu çoğunlukçu sistem; çoğulculuktan giderek uzaklaşırken, iktidarları toplumsal sınıf, grup, tabaka ve kesimlerin şeffaf olmayan parti içi koalisyonlarına mahkum ediyor. Oysa demokrasiler; toplumsal sınıf, grup, tabaka ve kesimlerin kendi siyasi parti ve örgütleriyle temsil edildiği, sistemin parti - örgütler arası uzlaşma ve yönetsel erklerin ayrılığından bağımsız tanımlanamaz. Eğer demokrasi bir uzlaşmalar sistemi ise, bu, her gün daha çok toplumsal kesimin katılımıyla oluşan yeni ve değişebilen koalisyonlar anlamına gelecektir.


    1983’den 1991’e kadar ANAP (Özal’ın tanımıyla) dört eğilimi çatısı altında toplayan bir parti olarak sekiz yıl tek başına iktidarda kalmasını seçim barajlarına borçluydu. Aynı biçimde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) de, hem tek başına iktidara gelişini hem de 2002’den bu yana iktidarda tek başına kalışını seçim barajına borçlu. Çünkü AKP en yüksek oyunu aldığı zaman bile, kayıtlı seçmenlerin yüzde 42’sinin üzerine çıkamadı.


    AKP; AYM tarafından kapatılan Refah Partisinden kopanlarla bu kesime destek veren kayıtlı seçmenlerin yüzde 26’sının oyuyla iktidara gelip, Gülen cemaati ile koalisyon biçiminde yönetim yapısını kurgulayıp, iktidarı dıştan destekleyenlerle koalisyonunu güçlendirerek yönetimde ustalık dönemine(!) ulaştı. Ustalık dönemine ulaşınca Müslüman kardeşler olarak iktidarda kendini yeterince güçlü hissetmeye başlayan AKP, parti içindeki koalisyon ortaklarına da gereksinimleri kalmadığı düşüncesine ulaşmış oldu. Bu noktadan itibaren de şeffaf olmayan parti içi koalisyon kendi içinde, ardı arkası gelmez iktidar çekişme ve çatışmalarının ortamına dönüştü. Çünkü şeffaf olmayan parti içi koalisyon yapılarında çekişme ve çatışmalar, gözlerden uzak saman altında yapılır. Gizli iktidar koalisyonun iç çatışmaları bir anda her yeri sarıp, olaylar su yüzüne vurmaya başlayınca, ortaya paralel yapı (!) çıkıverdi. Bu AKP’nin; Gülen cemaatine “iktidarı artık seninle paylaşmıyorum” demesinin kamuoyuna açıklanma biçimiydi.


    AKP iktidarının iç ortaklarını tasfiye etme sürecinin tam bu kritik evresinde yüzde 10’luk seçim barajının kaldırılma olasılığının doğmuş olması, 2015’de olmazsa 2019 seçimlerinde hedeflediğimiz gerçek iktidara tam olarak ulaşırız düşüncesinin tehlikeye girmesi anlamını taşıyor. Çünkü AKP 2015 genel milletvekili seçimlerinden iki alternatifli sonuç bekliyor.


    * İlk beklenti; tek başına anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip bir milletvekili grubuyla AKP’yi meclise taşıyabilmek.
    * Eğer ilk beklenti gerçekleşmezse; iktidar olabilecek ve istediği yasaları (anayasa hariç) meclisten kolayca geçirebileceği çoğunlukla ve tek parti olarak 2015-2019 dönemi iktidarının AKP’nin elinde bulunması.


    İlk beklentisinin gerçekleşememesi durumunda gerçek AKP iktidarı için 2019 seçimlerine umutla bakılabilmesinin olmazsa olmaz koşulu; 2015 – 2019 dönemini AKP’nin tek parti olarak iktidarda geçirmesi ve arzulanan yeni döneme geçiş için kendisine parti içi koalisyon ortağı olarak biat edebilecek toplumsal güçler bulması ya da yaratabilmesidir. Ancak bu koşullar altında AKP; 2019 Cumhurbaşkanlığı ve yerel, genel seçimler sonrasında Yeni Türkiye’sine yelken açabilir. Yoksa AKP daha 2015 genel milletvekilleri seçimi sonrasında kendi Yeni Türkiye'sine ulaşma hayalinden vazgeçmek zorunda kalıp, hesap verme telaşına kapılabilir.


    Seçim sistemi ve seçim barajı konularına değindikten sonra gelinen bu noktada güncel kamuoyu yoklamalarına ve de araştırmacılarına değinmezsek, yazı eksik kalacak gibi geliyor bana. Onun için de kamuoyuna açıklanan en son yoklamalar ile araştırmacıların kamuoyuna yansıyan yön ve yüzlerine bakmakta yarar var.
    Yazıya yarın, kamuoyuna açıklanan en son kamuoyu yoklama sonuçları ve kamuoyu araştırmacılarından konuya yaklaşım örnekleriyle devam edilecek.


    Sezgin TÜZÜN - Bianet: https://bianet.org/bianet/bianet/160...-yoklamalari-1

  2. #2

    Standart

    Seçim, Baraj ve Kamuoyu Yoklamaları - 2

    Türkiye’de siyasal kamuoyu araştırması yapan tüm kurum ve şirketler, daima başarılı ve de en başarılı kurum ya da şirket olmuşlardır. Bunu da Türklerin yanılmazlığına ve geriye dönüp “ne, neydi” diye araştırma gereğini duymamalarına borçlular.



    2015 genel milletvekilliği seçimlerinin “sıfır barajla” yani barajsız yapılma olasılığı gündeme gelince Erdoğan; AYM’nin yüzde 10’luk seçim barajını hak ihlali sayması ihtimalini AKP iktidarına karşı bir darbe girişimi olarak ilan etti. Sonra da AKP sözcü ve yandaşları da darbe söyleminin karbon kopyaları haline geliverdiler.


    İbrahim Uslu ANAR kısaltmalı araştırma kuruluşunun genel müdürü. ANAR, AKP için sürekli kamuoyu yoklama ve araştırmaları yapan, özel ve bağımsız (!) bir araştırma şirketi. 2 Aralık Salı akşamı CNN Türk televizyonunda Şirin Payzın tarafından yönetilen “Ne Oluyor?” adlı tartışma programında İbrahim Uslu, AYM’ye taşınan yüzde 10’luk seçim barajının hak ihlaline neden olduğu konusu aleyhine dur durak bilmeyen açıklamalarda bulundu. Şirin Payzın’ın bu duruma tepkisi (mealen) “sayın Uslu, sizi araştırmacı olarak programa çağırırken konu hakkında araştırmacı görüşü almak istemiştik. Siz AKP sözcüsü olarak konuşuyorsunuz, araştırmacı olarak görüşünüzü öğrenmek istiyoruz” şeklinde oldu. HDP milletvekili Hasip Kaplan da İbrahim Uslu’ya benzer tepkilerle karşı çıkarken, benzer tepkiler DSP genel başkanı Masum Türker’den de geldi. Türker telefon bağlantısında Uslu’ya “siz kamuoyu araştırmaları yapıp yayınlıyorsunuz. Kamuoyu ve biz, sizin bu konumla yaptığınız araştırma ve açıklamalarınıza biz nasıl güvenebiliriz?” sorusunu yöneltti. Uslu’nun yanıtı kısa oldu; “yaptıklarımız ortada”.


    Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaptıkları ortada olan Uslu, seçime katılımın yüzde doksanlar ve hatta üstünde olacağı bulgularını açıklıyordu. Seçimde geçerli oy oranı kayıtlı seçmenlerin üçte birine ancak ulaşıp, Erdoğan geçerli oyların yüzde 51,8’iyle seçimi kazanınca ‘biz Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçileceğini söylemiştik’, anlamına gelen açıklama ve böbürlenmeler doldurdu ortalığı. Ve bu yaklaşım aynı zamanda araştırmacıların sığınma alanı da oldu. Seçime katılım düzeyine ilişkin özel ve bağımsız araştırma şirketlerinin kamuoyu pazarlama çalışmaları ve onların etkileri ise unutuluverdi birden bire1..


    Kasım ayının sonunda SONAR Kasım 2014’e ilişkin bugün seçim olsa, partilerin ne kadar oy alacaklarına ilişkin bir kamuoyu yoklaması açıkladı. Yoklama; AKP’nin Ekim’den Kasım’a oy kaybına uğradığını, CHP ve MHP’nin ise oy kazanım sürecinde olduğunu, bu sonuçları bekleyenlere ilan ediyordu.


    SONAR bu kamuoyu yoklamasını2 verilerini Türkiye’nin 26 ikinci aşama İstatistik Bölge Birimini temsil eden 26 ilden seçilen 3025 denekten, tam yapılaştırılmış soru formu kullanarak yüz yüze görüşme yoluyla derleyerek gerçekleştirmiş. Deneklerin seçiminde il-ilçe kotalarıyla, cinsiyet - yaş kotaları belirleyici olmuş. Dolayısıyla yapılan kamuoyu yoklaması için -doğrusu yapılarak- her hangi bir hata marjından da söz edilmiyor. Veri derleme sürecinde deneklere bir seçim oy pusulası gösterilerek, pusulada yer alan parti ya da liderlerden hangisine oy verecekleri sorulmuş. Oy pusulasında yedi partinin ve liderinin adı / fotoğrafı yer alıyor. Partiler listeye alfabetik sırayla konmuş. İlk sırada AKP var. İkinci sırada en yeni kurulan partilerden birisi olan ve kuruluş genel kurulunu Aralık ayının ilk günleri yapan Anadolu Partisi yer alıyor. Sonra oy pusulasında Büyük Birlik Partisi (BBP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), İşçi Parti (İP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) şeklinde partiler sıralanıyorlar. Fakat listede, örneğin AYM’ye hak ihlali gerekçesiyle başvurup yüzde 10 barajını iptal ettirmek isteyen Saadet Partisi (SP) ile Demokratik Sol Parti (DSP)’nin adları ve liderlerinin fotoğrafları yer almıyor. Demek SONAR onların seçime katılıp/katılmamalarına önem vermemiş ve alacakları oyları da yok saymış.

    Haydi biz de SONAR gibi seçimin yedi parti arasında yapıldığını varsayalım ve Ekim – Kasım 2014 yoklama sonuçlarının karşılaştırılması yoluyla durumu irdeleyelim. İlk bakılacak nokta seçmenlerin oy kullanma düzeyi olmalı. Ekim ayında bu oran yüzde 73,6 iken, Kasım’da oran yüzde 93,4’e tırmanıyor. Demek ki Ekim’de seçime katılma yerine beklemeyi yeğleyen seçmenler, Kasım da olağan üstü bir hareketlilikle birden bire sandık başına koşmaya karar vermişler. Hem de seçime (yoklama yapıldığı sırada) yedi ay varken.


    Şimdi gelelim bir-iki örnekle SONAR’ın Ekim – Kasım siyasi kamuoyu yoklamalarına göre partilerin oy oranları ve değişimlerine.


    AKP Ekim’de oy kullanan seçmenlerin yüzde 39,6’sının, toplam seçmenlerin ise yüzde 29,2’sinin oyunu alıyor. Kasım’da durum önemli oranda değişiyor. Kasım 2014’de AKP oy kullanan seçmenlerden yüzde 37,2, toplam seçmenlerden ise yüzde 34,7 oranında oy alabilecek gibi görünüyor. Demek ki AKP Ekim ayından Kasım’a oyunu artırmasına rağmen, geçerli oylar bazında 2,4 puanlık bir düşüş yaşamış.


    Anadolu Partisi yeni kurulan ve kamuoyu yoklaması verilerinin derlenme sürecinde ilk genel kurulunu daha yapmamış bir partiydi. Ama SONAR bulgularına göre bu parti daha kurulurken toplam kayıtlı seçmenlerin yüzde 7,5’inin, oy kullanan seçmenlerin yüzde 8’inin oyunu almayı beceriyor. Olağanüstü büyük bir başarı. Anadolu Partisi için ve CHP içindeki ulusalcılar açısından. Çünkü daha kurulduğu günde her 13 seçmenden 1’inin oyunu alabilen parti kurulduğu duyulup, bilinirliği arttıkça ve de propagandası yayıldıkça, parti seçmen desteğini hızla arttırarak altı-yedi ay içinde tek başına iktidara talip hale bile gelebilir(!). Neden olmasın?


    CHP Ekim’de oy kullanan seçmenlerin yüzde 24,6’sını, toplam seçmenlerin ise yüzde 18,1’ini partisine çekebilmiş. Kasım ayında ise durum oldukça farklı. Kasım’da CHP oy kullanan seçmenlerden yüzde 27, toplam seçmenlerden ise yüzde 25,2 oranında oy alırken, toplam seçmenler içindeki ağırlığını neredeyse yüzde 50 arttırmış. Ama bunun geçerli oylara göre yansıması ancak ve yalnız 1,8 puan. Bu düzey de, CHP’nin nihai sınırını belirliyor. Yani ortada olumlu gibi görünen olumsuz bir durum var.


    SONAR yoklamasına göre CHP için ortaya çıkan olumsuzlukların neredeyse tamamı MHP ve HDP için de aynı biçimde geçerli görünüyor. HDP seçim barajını aşamaz, MHP ise CHP gibi üst sınırına dayanmış durumda. Ama ortada küçük bir sorun var; toplam kayıtlı seçmenlerin 5’de 1’i (yüzde 19,8’u) Ekim’de oy kullanmazken Kasım’da ne oluyor da birden bire oy kullanıveriyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde durum bunun tam tersiydi. Araştırmacılar kayıtlı seçmenlerin yüzde 90’ından daha çoğunun oy kullanacağını söylerken bu oran yüzde 70-80 arasında kalıverince oy kaybetme sürecindeki AKP’nin adayı da ilk turda Cumhurbaşkanı seçiliverdi.


    Peki tüm bunları neden anlattım dersiniz. Anlattım çünkü; Türkiye’de siyasal kamuoyu araştırması yapan tüm kurum ve şirketler, bugünden bakıldığında geçmiş seçimlerde yaptıkları araştırma ve yoklamalarda daima başarılı ve de en başarılı kurum ya da şirket olmuşlardır. Bunu da araştırma kurum ve şirketleri, Türklerin yanılmazlığına ve geriye dönüp “ne, neydi” diye araştırma gereğini duymamalarına borçlu.


    Seçim, baraj, kamuoyu yoklamaları ve araştırmacılardan söz ettim bu yazıda. Nedeni 2014’ün ilk sekiz ayında yaşadığımız süreci önümüzdeki altı-yedi aylık dönemde de yaşamamızın kuvvetle muhtemel oluşu. Muhtemel çünkü;
    Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 30 Mart’ta yüzde 100 ve yüzde 100’ün üzerinde oy kullanılan sandıklarla ilgili inceleme yapıp, ulaştığı sonuç ve usulsüzleri yapanlarla ilgili ne parti ve seçmenleri, ne de kamuoyunu bilgilendirdi.
    Ayrıca YSK;
    Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını sitesinde sandık bazlı olarak ilan ederken sandıkta kayıtlı seçmen sayısını, oy kullanan seçmen sayısı ile iptal edilen oy sayısını ilan etmeyerek, parti ve seçmenlere, “haydi bakalım yüzde 100 ve yüzde 100’ün üzerinde oy kullanılan sandıkları şimdi bulup da ortaya çıkarın da görelim
    demeyi de ihmal etmedi. İşte onun için de yazdım. (ST/HK)


    * Bu yazının ilk bölümü Seçim, Baraj ve Kamuoyu Yoklamaları - 1.
    1- 26 Ağustos 2014 tarihli, Bianet’te yayımlanan “Kamuoyu Araştırmaları ve Araştırmacılara Dair” başlıklı yazıma bakılacak olursa, konu daha kolay ve de daha iyi anlaşılacaktır.

    2- SONAR’ın bu siyasi kamuoyu yoklamalarına ilişkin bilgileri www.sonarhaber.com sitesinde yayınlanan açıklama, tablo ve grafiklerden aldım. Gerekli bazı hesaplama ve değişim örüntülerini ise kendim yaparak burada kullanıyorum...


    Sezgin TÜZÜN - Bianet

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. HDP'nin 1 Kasım Seçim Bilgirgesi
    Konu Sahibi erkolay Forum Haberler
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 30.Eylül.2015, 19:46
  2. Cevap: 1
    Son Mesaj : 27.Eylül.2015, 00:08
  3. Sinan Oğan: MHP baraj altında kalabilir
    Konu Sahibi erkolay Forum Haberler
    Cevap: 1
    Son Mesaj : 26.Ağustos.2015, 11:43
  4. Anayasa Mahkemesi'nin baraj ile imtihanı ve iptal seçeneği
    Konu Sahibi WeBMasteR Forum Özgür Kürsü
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 13.Aralık.2014, 13:31

Bu Konu için Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
Linux Hosting
Yasal Bildirim
Sitemizde paylaşım yapan tüm üyeler T.C.K 20. Madde ve 5651 Sayılı Kanun'un 4. maddesinin 2. fıkrasına göre kendi konu ve mesajlarından sorumludur. Webmaster.bbs.tr hakkında yapılacak olan hukuksal ve diğer şikayetler için iletişim bölümünden iletişime geçilmesi halinde site yönetimi tarafından gereken işlemler yapılacak ve ilgili kişilere/kurumlara/vekillerine bilgi verilecektir.
Sosyal Medya