Açılmayan bilgisayarlara kolay ve öncel bir dost hakkı

Bozuk notebooklara(notbuklara, laptoplara/diz bilgisayarlarına, masa bilgisayarlarına, tablet bilgisayarlara) kısaca tüm bozuk bilgisayarlara bir hak vermek gerekir. Acaba; bozuk sandığımız, bozuk dediğimiz, zırtpırt (zırt pırt) sinirlerimizi bozan bilgisayar gerçekten bozuk mu?




Hani derler ya bazı müzik sanatçıları, 'Müziğe 6-7 yaşlarında başladım' diye; aslında ben de, annem babam görmeden, onarım yani cihaz açıp ve bozmadan geriye toplama işine, hem can sıkıntısından hem de meraktan, ben de o yaşlarda başladım yani müzik sanatçıları sanmasınlar ki çocuk yaşta birşeylere başlamak yalnızca müzikte oluyor; ancak müzik dışı alanlarda bu durum başkalarınca pek algılanamadığı için aslında müzik dışı zekalar boşa gidiyor bence çünkü çocuk müzik dışı birşeyle uğraşsa, adı 'Tembellik' oluyor nedense. Oysa bez bebek yapan kız çocuklarına destek verilse, ülkemiz çok sayıda heykel yapımcısı kazanabilirdi örneğin; ya da tuğlaları otobüs yapıp kumda süren çocuklar, aptal gözüyle bakılmak yerine teknolojiye yönlendirilselerdi ülkemiz şimdikinden daha çok mucit kazanabilirdi belki. Bazan icatlar ve dahiler aptallıktan ve aptallardan doğar. Bilinmeli ki icatlar da, mucitler de, düşünürler de, alimler de, bilgeler de, bilimciler de, yazarlar da, şairler de, santçılar da boş zamanların konuklarıdırlar. Patronlar insanları tüm gün ve hayat boyu üç kuruşa çalıştırıp icat yapamaz, mucit olamaz, düşünür/alim/bilge/bilimci/sanatçı/yazar/şair/kuramcı/yaratıcı olamaz duruma getirirler çünkü onlar için, ceplerine girecek para, ülkenin ve insanlığın çıkarlarından çok daha çok önemlidir ve buna bir de dinsel bahaneler bulurlar; onlara dahi, aydın, bilinçli insanlar değil köleler gereklidir çünkü. O yüzden; notları ne kadar yüksek olursa olsun; haksızlığa, zulüme karşı başkaldırı kültürü, mantığı, vicdanı, tepkisi, eleştiri, yorumu, yiğitliği, becerisi, yeteneği, başarısı, yaratıcılığı olmayan çocuklara çok zeki, çok çalışkan, çok akıllı demem ben.


Üniversite sonraki yıllarımda yani gençliğimde bir de televizyon-radyo onarım kursu almışdım(almıştım) enaz (en az) 20 yıl önce ve hobi olarak bu konuda biraz emek harcamışdım(harcamıştım) ve televizyon-radyo onarımı üzerine kalfalık belgem de var. Düşünür, alim, bilge beyin olarak bir kaptaki civaya benzer, örneğin bir ısı ölçere dönüşünceye kadar çok anlamsız görünebilirler, cahiller için, özellikle de kitap okumayanlar, kitap düşmanları için, kitabı yakacak olarak görenler için; düşünürler, alimler, bilgeler vücut(beden) olarak hantal olsalar da; uluk(tembel) çiftçinin övendiresi(üvendiresi, hayvan dürtme değneği) çok olur atasözüne kanmayıp, dünyada, övendiresi değnek değil de kitap, bilim olanları da bilmek, anlamak gerekir ki onlar gerçekte gerçekten tembel olsalardı binlerce kitabı okumazlardı, okuyamazlardı, yazmak için didinmezlerdi; insanlara felsefel, bilimsel, teknolojik, hayat(yaşam) dışı birşeyler öğretebilmek için didinmezlerdi yani dünya yalnızca tarımdan, hayvancılıktan, çiftçilikten oluşmuyor ne güzelki(güzel ki). Bir anımı anlatayım: Bir arkadaşın televizyonu vardı; sürekli arıza yapıyormuş; üç- dört kez servisine götürmüşler. Servisten onarılıp getirilen televizyon ne hikmetse akşam çalışır durumda kapatılıyormuş ancak sabah çalışmıyormuş yani yine bozuluyormuş. Sonra bana da danışma zekasını, becerisini, yeteneğini gösterdiler. Onlar da haklılar; üniversite okumuş biri televizyondan, radyodan ne anlarki(anlar ki)! Arasıra da olsa anlayanlar çıkıyormuş demekki(demek ki). Ne mutlu ülkemize. Demek ki bazıları; yalnızca tek bir şeyden, tek bir konudan anlamak tembelliğini pek çekici, pek doğru ve pek haklı bulmuyorlar ve örneğin Leonardo Da Vinci'yi Mona Liza'nın, romanın ve sinemanın da dışında yakalama becerisine sahipler. Televizyonun bozulup duran bölümüne bakdım(baktım); yapacak birşey yok; onca teknolojik olanağa ve yedek parçaya karşın servisi yapamıyorsa olanakları sıfıra yakın olan ben hiç yapamazdım. Ne yapayım, ben de zekamı gösterdim ve bozulup duran bölgeyi televizyondan tümden ayırdım ve televizyonu o bölge olmadan da çalışır duruma getirdim. Ve televizyon artık hiç bozulmadı. Bence bazı parçaları, teknoloji adına, cihazlara fazladan, gereksiz yere koyuyorlar!

Bilgisayar konusunda da kazık yiye yiye onarımcılardan(tamircilerden), sonunda şöyle düşündüm: 'Yahu ilkokul, lise mezunu insanlar bu bilgisayar işini, toplamasını, onarımını yapabiliyorlarsa elektronik diploması olan ve üniversite bitirmiş olan sen haydi haydi yapabilirsin dedim ve gerçekten de azim gösterip bir bilgisayarı sıfırdan toplama, her bozukluğunu onarma durumuna geldim. Cehalet ya da zeka ya da akıl ya da azim ya da gurur, onur ya da eğitim ya da kıyas bazan itici güç yaratabiliyor. Şunu belirteyim ki bozmadan öğrenilmez bu işler. Bozmayı göze almayan, öğrenemez. Her aşık olunan, aşık olmaz, her aşık olana. Biraz çaba gerekir.


Evet, gelelim asıl konumuza. Diyelim ki laptopunuz(notbukunuz) kapandıktan sonra, panal ışıkları(ledleri) yanıyor ancak açılmıyor; ekran kapkara oluyor hep. Önce işin en kolayını deneyeceğiz yani buradaki önerimi yani elektronik cihazların temel baş belalarından olan şeyi yok etmeyi; sıtatik(statik) elektiriği(elektriği) yok etmeyi. Bunun için; bilgisayarın pilini(bataryasını), maus( fare) dahil bilgisayara bağlı tüm şeyleri çıkaracağız, bilgisayarın fişini de pirizden çıkaracağız ve sonra da sıtatik elektiriği elimizle boşaltmak için bilgisayarın fişinin uçlarını sağ elimizle birleştirip 60 saniye kadar tutacağız ya da yalıtkan olmayan bir betona ya da zemine/yüzeye 60 saniye kadar hafif hafif sürteceğiz ki sıtatik elektirik boşalsın. Eğer sorun sıtatik elektirikten kaynaklanıyorsa bilgisayar çalışacaktır. Bilgisayarın ışıkları yandığına göre zaten elektirik geliyor demektir. Bu yöntemle de bilgisayar çalışmazsa onarımcıya götürmek gerekecektir çünkü Bios, Ram ya da ekran kartı gibi ağır sorunları olabilir.


Necdet Gürçifti